Giriş
Başakşehir, Paris’teki PSG maçında, kararlı ve karakterli duruşuyla, bütün dünyaya ders vermiştir ama acaba Macron da dersini almış mıdır? Eğer almışsa, hele şükür, futboldaki dördüncü hakem, nihayet hayatta bir işe yaramıştır: İnsanlık, bütün hatlarıyla seferber olsaydı bile, trilyonlarca dolar para dökseydi bile, ırkçılığa bu kadar büyük bir darbe indiremezdi. Rumen hakem, işte bunu başardı.
Aşı’ya dair
Korona, bir biyolojik silah mıydı? Bu bile aklımıza geldi: Şimdi de neredeyse aşı’dan şüpheleniyoruz.
- Asıl biyolojik silah bu olmasın? Yok artık, daha neler.
Herkes birbirine soruyor:
- Aşı olacak mısın?
Yahu, bilimi sokaktaki adama mı devrettik? Tıp adamları ve Devlet ne diyorsa o. Evde oturun dediler, oturduk. Maske takın dediler, taktık. Mesafe koyun dediler, koyduk. Ellerinizi sık sık yıkayın, kalabalığa girmeyin, şunu yapın, bunu edin dediler, hepsine peki dedik. Şimdi sıra geldi: - Aşı olacak mısın?
Mecburi mi? Hayır, ihtiyari. Şimdilik böyle. Kefil mefil yok. İster ol, ister olma. Ama bir yandan da aşı olmayanların nelerden mahrum kalacaklarını bir bir sayıyorlar. Ne demek bu? HES Kodu’ndan tutun da, uçak, tren, otobüs yolculuklarına kadar, hatta yarın öbür gün muhtemelen AVM’lerden tiyatrolara, sinemalara kadar, bir dizi barikatla karşılaşabilirsiniz. Gel de aşı olma.
Bu durumda ne yaparsınız? Korona’ya mı teslim olursunuz, tıbba mı? Yoksa ikisine de meydan mı okursunuz? Daha erken ama bunu epey tartışacağa benzeriz. Yeter ki bunun da içine siyaset katmayalım.
