Göç Hukuku var. Ama dinleyen yok. Uluslararası yüzlerce anlaşma var. Ama hiçbirine aldıran yok. Ne Helsinki Mukavelesi, ne Paris Şartı, ne de Kopenhag Kriterleri... Kimsenin taktığı yok. Şimdi Haydut Devlet dönemi.
Ta çocukluğumuzdan beri yüksek kariyer olarak bildiğimiz o güzelim diplomasi, artık eyyamcı, yalancı, hatta kalleş bir meslek haline gelmiştir. Dünya kaşınıyor.
Bilim insanlarını da baştan çıkardılar. Kâşifler bile, insan hayatı için değil, artık toplu ölümler için keşifler yapmaya başlamıştır. Biyolojik saldırılar, nükleer gıdalar, tarımsal soykırımlar... Neler neler... Bunların yanında, konvansiyonel silahlar, artık masum bile kalmıştır.
10 yıllık Suriye Sahnesi, insaniyetin iflasını sergileyen bir genel prova’ydı... Global cibiliyetsizliğin nasıl tavan yaptığını orada gördük. Bu dünyada devlet sözü’nün artık karga sesi kadar değeri kalmadığını da anladık. Tam Yunanistan sınırına gelmiştik ki, perde kapandı, söz bitti... Gerisi zaten teferruattır.
NOT: Komşu Yunanistan kuş kadar canıyla niçin boyundan büyük işlere kalkıyor? Ne yapsın? Karınca hikayesi gibi, yangınla itfaiye arasında “taraf” olduğunu gösteriyor. Ama yangına su taşıyarak değil, benzin taşıyarak.