Suriye bataklığında, dün yine muazzam bir silah deposu bulundu. “Bulundu” dediğime bakmayın. Sürpriz değil ki... ABD bu silahları YPG’ye verdiğini zaten saklamıyor ki... Bilakis, göğsünü gere gere açıklıyor.
İşte o silahlar, Türk askerine çevrilen silahlardır... O havan topları, Türkiye topraklarını bombalıyor. YPG’ye sözüm yok. YPG bizim düşmanımız... O silahları alır, Türkiye’ye karşı kullanır... Adı üstünde: Düşman bu... Karanfil atacak değil ya...
Ama öteki? Yani, silahı veren? Yani dost ABD. Onu ne yapacağız? Onunla nasıl yaşayacağız? Elbet savaş ilan edecek değiliz. Ama YPG’ye “Al bu silahı, Türklere karşı kullan” dercesine başımıza bela olmuş bir devlette, artık müttefiklik ruhu aranır mı? Bunlar, selam verilecek insanlar değil. İçimdeki ses diyor ki. - Merhabayı bile keselim. Yolda görsek dahi başımızı çevirelim.
Ne kaybederiz? Bunu hesaplamak kolay. Dostane ilişkiler dediğimiz bir riyakârlığa ortak olmak, bize ne kazandırıyor ki? Ona bakmak lazım. İnceldiği yerden koparsa, bence kârlı bile çıkarız. Her kuşun etinin yenmeyeğini hem ABD’ye, hem dünyaya göstermekten daha büyük bir itibar olabilir mi?