Rükzan SağırAlışveriş nasıl politikleşti?

HABERİ PAYLAŞ

Alışveriş nasıl politikleşti?

Markete, mağazaya gitmek artık sadece alışveriş ihtiyacını karşılamak anlamına gelmiyor. Raflardan aldığımız ürünlerin arkasında yalnızca sadece içerik bilgileri yazmıyor. Aslında kim olduğumuz, neye inandığımız, kimi destekleyip kimi protesto ettiğimiz de ‘yazılı.’ ABD’de sekiz haftayı geride bırakan perakende zinciri Target boykotu, bunun en çarpıcı örneği. Tüketim, bir tutuma dönüştü.

Alışveriş nasıl politikleşti

Bu boykot, Target’ın her yıl hazırladığı ‘Pride’ ayı için LGBTQ+ koleksiyonu üretmesine karşı olarak geliştirildi. Bazı gruplar, bu ürünlerin çocuklara yönelik olduğu gerekçesiyle kampanyalar başlattı. Tepki çığ gibi büyüdü. Target geri adım attı. Ama alışveriş de bıçak gibi kesildi. Target’ın piyasa değeri 12.4 milyar dolar azaldı. Mağaza trafiği yüzde 5-6 geriledi. Target, DEI (Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) politikalarını gözden geçirme sözü de verdi. Biliyorsunuz, Trump’ın bu politikalara ‘alerjisi’ var. Göreve gelir gelmez ilk icraatı federal hükümetteki DEI programlarını yasaklamak oldu. Uygulayan markaları harcıyor. Gözünün yaşına bakmıyor. Şimdiye kadar market zinciri Walmart, McDonald’s, Meta platformları (Facebook, Instagram, WhatsApp), Ford, Goldman Sachs, Harley Davidson, Amazon, Google dahil onlarca dev şirketin DEI programlarını iptal ettirdi.

Haberin Devamı

Alışveriş nasıl politikleşti

SOSYAL BİR KIRILMA

Çünkü liyakatın, azınlıklara sağlanan pozitif ayrımcılıktan üstün olduğunu savunuyor. DEI kapsamında, kadınlar, siyahlar, farklı cinsel tercihi olanlara sağlanan kadrolar nedeniyle işin ehli erkekler ve beyazların hakkının yendiğini söylüyor... Ocak ayında Washington’da bir yolcu uçağına çarpan askeri helikopter kazasında, DEI politikalarını suçlamıştı. Velhasıl, Target’ın geri adım atması krizi iyileştirmedi. Bu kez de DEI politikalarına inananlar hayal kırıklığına uğradıkları için tepki gösterdi. Böylece şirket iki tarafa da yaranamadı. Hem fazla ileri gittiği için muhafazakarlardan hem de geri adım attığı için ilericilerden tepki aldı, üstü çizildi. Anlayacağınız, dünyada kültürel ve sosyal kutuplaşmanın marka imajı ve müşteri davranışları üzerindeki etkisi, bir kırılma yaşıyor. Artık alışveriş, bir ihtiyaç listesi değil, adeta bir oy pusulası! Markalar sadece ürün değil, pozisyon da satıyor... Tüketiciler sadece para değil, ‘tavır’ harcıyor... Sepete eklenenler bir deterjan ve baldo pirinç değil, kamusal bir beyan aynı zamanda.

Haberin Devamı

Alışveriş nasıl politikleşti

ZAMANI YAVAŞLATAN KONSERLER

Tarihi bir atmosferde, 2 bin 500 mum ışığıyla aydınlatılmış bir konser... Çünkü hem duymak hem de hissetmek istiyoruz artık. İstanbul’un göbeğindeki Kastel’de verilen Candela konserleri, klasik müziği sahneden alıp iç dünyamıza taşımak için ‘tüm tuşlarımıza’ basıyor. Bu tür konserler dünya genelinde artan bir ihtiyacın parçası olarak doğdu. Bütünsel bir deneyim ihtiyacının. İç mimarisi Sistine Şapeli’nden izler taşıdığı için bu benzerlik sadece bir görsel detay olmaktan çıkıp zaman dışılık hissiyatı veriyor. Duvarlarda yankılanan Chopin, Mozart, Bach, Vivaldi notaları, tarihin içinden geçip ruhunuza dokunuyor. Müzik burada modern hayatın hızından kaçış rotası çiziyor. Yavaşlamaya bir davet. Belki de bu yüzden mumlar zamanı yavaşlatan bir etki yaratıyor. Ve bu aynı zamanda bir estetik tüketim kültürünün uzantısı. Artık gittiğimiz bir konserde sadece müzik dinlemek yetmiyor. Estetik bir paylaşıma uygunluk da arıyoruz. Birkaç saatliğine zamanı durdurmaya, anda kalmaya ihtiyaç duyan herkese öneriyorum.

Haberin Devamı

Alışveriş nasıl politikleşti

SEZGİSEL GİYİNME DEVRİ

POSTA arka kapağında bu aralar sık sık dünya yıldızlarından örneklerini verdiğimiz heykelsi elbiselerin yükselişte olması tesadüf değil. Bunlar, duruşu olan, sessiz ama iddialı kalıplar. Çünkü bu aralar stil tercihinden çok o anki ruh halinin tercümesi öne çıkıyor. New York’taki lansmanını izlediğim Magda Butrym x H&M koleksiyonu tam da bu hisler üzerine kurulmuş. Sadece bir koleksiyon değil de çağın duygusal ve estetik ritmine verilen zarif bir yanıt olarak doğmuş gibi. Dramatik duruşuna bayıldığım Magda Butrym’in çiçek motifleriyle gül kokulu bir evren yaratılmış. Çiçek açan kadınlığı kutlamaya bir davet hissi sarıyor. Gül desenleri sadece kumaşlarda ve motiflerde kalmamış, ikramlarda, ışık oyunlarında, dekorda devam ediyor. Çok duyulu bir ortam kurulmuş. Çünkü giyinmek artık dış dünyaya karşı bir zırh olmaktan çok bir sezgi meselesi, iç dünyanın bir yansıması. Tıpkı klasik müzik konserlerinde gördüğümüz çok duyulu deneyim, modada da kendini gösteriyor. Bilinçli bir yavaşlama, estetik tüketim ve ruh halini yansıtan seçimler... Markaların zamanın ruhunu okuyabilmesi işte bu yüzden çok önemli.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder