Boğaziçi Üniversitesi’nden deprem mühendisi arkadaşım Emrecan Adanır’dan öğrendiğim bilgi beni hem şaşırttı hem de meraklandırdı. Bahsettiği şey bir mineraldi: ‘Talc’. Talk pudrası dersem bilirsiniz. Bebeklerde sürtünmeye bağlı olarak oluşan pişiğe karşı kullanılan pudranın hammaddesi işte o mineral. Bu maddenin fay hatlarıyla ilgisine 2007’de yayımlanan makalelerde rastlanıyor. Ancak keşif 2005’e dayanıyor. ABD California’daki, dünyanın en aktif ve üzerine en çok çalışılan 1300 kilometrelik fay hattı San Andreas, birçok gizemiyle bilim insanlarını uğraştırıyor. Ülkemizdeki Kuzey Anadolu Fay Hattı’yla benzerlik taşıyan San Andreas fayının derinliklerinde sondaj yapan araştırmacılar, fayın durgun bir bölümünde bu minerale denk geliyor. Fayın bu bölgesinin büyük depremlere neden olan ani kaymalar yaşamaması anlaşılamayan bir durum. Bu mineralin, faydaki stresi azaltıp kaymayı yavaşlatma ihtimali olabileceği düşünülüyor.
TESADÜFEN BULUNDU
Nature dergisinde o dönem çıkan makalede Fransa’nın Nice Üniversitesi’nden jeolog Christopher Wibberley’nin görüşüne yer veriliyor. Jeolog, “Görünüşe göre talk, fayın büyük depremlere neden olmasını engelliyor” diyor. Talk, bilinen en yumuşak doğal malzeme. Magnezyum, hidrojen, silikon ve oksijenden oluşan sulu bir madde. Yer kabuğunun ana bileşenlerinden biri de değil. Aslında uzmanlar 2005’te ‘serpantin’ adlı bir minerali aramak için araştırma yapıyor.
Parkfield yüzeyinde bulunan ve daha önce fay bölgesinde yavaş kaymanın nedeni olabileceği düşünülen bu mineral de çok yumuşak. Ancak onu ararken, daha yumuşak olan talk mineraline rastlıyorlar. Bu konuda kesin bir kanı yok. Ancak bu minerallerin varlığı da basit bir tesadüften uzak bulunuyor. Bu kadar güçlü bir fay hattı üzerinde olmasına rağmen California’da büyük yıkıcılık ve şiddette deprem olmaması da bu özellikle açıklanabilir mi? Umarım bu yönde araştırmalar çoğalır.
Biz kendi derdimizle ilgilenirken...
ÜÇÜNCÜ KOL TARTIŞMASI BAŞLADI
Cambridge Üniversitesi’nden bilim insanları, insan hayatında üçüncü bir uzvun yer alacağını öngörüyor. Bu uzvun, bir sonraki jenerasyonda günlük kullanımda olması olasıymış! Örümcek Adam’ın düşmanı Dr. Octopus gibi insanlar artık sadece hayallerden ibaret değil. 20-30 yıl içinde gerçek olabilir. Profesör Tamar Makin’e göre bu uzuv bedene eklemlenecek ve kişinin kendi kol ve bacakları tarafından kontrol edilebilecek. Şimdilik insanlara Dr. Octopus gibi süper güçler vermesi beklenmiyor. Ancak kahve içmek gibi basit günlük işleri halletmeye yardımcı olabilecekmiş.
ALIŞMA SÜREMİZ 5 GÜN!
İnsanların ek bir uzva alışma süresi de sadece 5 günmüş! Onu da denemişler çünkü. Üniversitede 20 kişiye üçüncü bir baş parmak deneyi yapılmış. Bu kişiler parmağı ayaklarındaki sensörlerle kullanmaya beş günlük eğitim sonunda alışmış. Beyin taramaları da sinirlerin o parmağı tanıyıp adapte olduğunu ortaya koymuş. Gözleri bağlı halde bile yeni parmaklarıyla top veya kadeh tutabilmişler... İtalya’da da uzmanlar bele eklemli ekstra kol üzerinde çalışıyor. Bu kolun nefesle kontrol edilmesi amaçlanıyor...
Prof. Makin, “Evrimimiz henüz yeni bir uzva hazır değil. Ancak beynimizin uyum sağlamasına ihtiyacımız olacak” diyor. Bedenlerimizi bu haliyle bile tam kapasite kullanamazken yeni bir uzva kimlerin ihtiyaç duyacağını merak ettim. Sonra o uzva bağlı sakatlanmalar, yaralanmalarda sorumluluk nasıl olacak? Sigorta karşılayacak mı mesela? O uzuv bir insandan çalınırsa ne olacak? Miras olarak kalabilecek mi? Bir uzuv mevzuatı, uzuv etiği, uzuv ahlakı gibi dertlerimiz eksikti gerçekten…