Rükzan SağırÇağın öğünü: Dopamenü

HABERİ PAYLAŞ

Çağın öğünü: Dopamenü

Motivasyonsuz hisseden ve odaklanma güçlüğü çekenler arasında bu ara bir menü çok popüler oldu. ‘Dopamin menüsü’. Dopamenu olarak biliniyor. Dopamin, beyinde salgılanıyor.

Çağın öğünü: Dopamenü

Motivasyon ve ödül sistemimizden, zevkten, memnuniyetten sorumlu. Bugünün dünyasında bu kimyasalı salgılamak için en çok yapay yollar kullanılıyor. Örneğin aşırı tatlı tüketmek, kıyamet alışverişi yapmak (doom spendingyarın yokmuşçasına harcamak) gibi zararlı bağımlılıklara dönüşebiliyor eksikliği. Çünkü doğal olarak, günlük hayat akışında salgılanması zorlaştı. Hatta ne kadar yapay yolla elde edilirse verimlilik o kadar düşüyor... Şimdilerde psikologların yönlendirmesiyle insanlar kendilerine ‘doğal’ reçeteler geliştirerek kendi beyinlerini ‘hackliyor.’ Yani kendi ödül sistemini çalıştırıyor. Dopamin menüleri oluşturuluyor. Nedir bu menü? Kişinin kendini mutlu hissetmesini sağlayan şeylerin bir listesini yapması gerekiyor.

Haberin Devamı

Çağın öğünü: Dopamenü

BEYNİN PROTEİNİ

Bu liste, tıpkı bir yemek menüsü gibi sıralanıyor. Başlangıç, ana yemek ve tatlı aşamalarından oluşuyor. Örneğin köpeğinizi sevmek, yatağınızı toplamak, en sevdiğiniz şarkıyı dinlemek aperatifler arasında olabiliyor. Ana yemek ise egzersiz yapmak, bir arkadaşınızla kaliteli zaman geçirmek veya el işi yapmak gibi biraz daha uzun zaman alan şeyleri kapsıyor. Bir TV programı izlemek ya da küçük bir çevrimiçi alışveriş gibi kendinizi şımartmaya yönelik aktiviteler ‘tatlı’ niyetine kabul ediliyor. Sabah bir kahve içmek ya da öğleden sonra sevdiğiniz şarkıda dans etmek de ‘iştah açıcılar’ arasında. ‘Kişisel gelişim terörü’nün bir uzantısı gibi düşünmeyin bu yaklaşımı. Başladıktan sonra devamı geliyor. Klinik psikolog Dr. Carla Marie Manly, “Tıpkı diyetinizde proteine ihtiyaç duyduğunuz gibi, beyninizin de sorunsuz çalışması ve sizi motive etmesi için dopamine ihtiyacı vardır” diyor. Bu menüye ihtiyacınız olup olmadığını bir şeyleri sürekli ertelemenizden anlayabilirsiniz. Erteliyorsanız dopamin eksikliği çekiyorsunuz.

Çağın öğünü: Dopamenü

GENÇLERİN DUYGUSAL DESTEĞİ YAPAY ZEKA

Tam bu dopamin menüsü konusunu çalışırken bir rapor gördüm. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre her 10 ABD’liden biri duygusal destek için yapay zekaya başvuruyormuş. Y kuşağının yüzde 11’i, Z kuşağının da yüzde 10’u rahatlamak için yapay zekayı köpek, kuş, balık, tavşan gibi hayvanlara tercih ettiğini söylüyor! Yani yapay zekalı sohbet botlarını seçiyorlar... Yapay zeka kullananların yüzde 18’i, sanal arkadaşlarını duygusal destek bakımından hayvanlardan daha etkili buluyormuş. Gerçekten de içinden çıkılmaz durumlarda yapay zekaya başvurarak gözden kaçırdığınız detayları hatırlayabiliyorsunuz. Yapay zekalı sistemlerin en büyük artılarından biri, klişelerle dolu olması. Çünkü biz hayatın içindeyken o klişeleri unutabiliyor, ayrıntılarda kaybolabiliyoruz. Oysa klişeler mükemmeldir.

Haberin Devamı

İNSAN İNSANA HASRET

Yıllar yılı insanların tecrübeleriyle süzülmüş bilgilerden oluşurlar. Bu sayede yeni nesil insanlara rehberlik niteliği taşırlar. Mümkünse bu bilgilerin ileri yaşlı kişilerden, kitaplardan nasihat yoluyla alınması her zaman daha sağlıklı. Ama işte dünya nüfusunun en kalabalık olduğu zamanda insanın insana hasretlik çektiği bir dönemdeyiz. Daha geçen gün yalnız yaşayan kapı komşusu iki Amerikalı kadının tek başlarına çıktıkları İzlanda seyahatinde tanışıp komşu olduklarını öğrenmelerini haberleştirmiştik. Yalnız yaşamaya özendirilen insanın bununla başa çıkmak için dopamin menülerine, evcil hayvanlara, sanal arkadaşlıklara yönelmesi anlaşılır geliyor.

Haberin Devamı

 Çağın öğünü: Dopamenü

Aşkın gözü en çok hangi dilde kördür?

Öyle bir dil mi varmış? Diyorsanız, evet. Var. Günlük hayatta sevgi ifadesi için Shakespeare eserlerinden fırlamış benzetmelerin yapıldığı bir dil var. Dünya da bunu yeni keşfediyor. Örneğin biz “Seni seviyorum” diyorken onlar, “Senin sesini duymak, sanki ilk kez işitmek gibi” diyebiliyor. Basit bir “Senden hoşlanıyorum” ifadesi yerine “Kalbime yazıldın” demeyi tercih ediyorlar. Onların romantik sözlerinin başka dillerde karşılığı olmadığından çevirileri genellikle fiyasko oluyor. Bu ara çiftlerin birbirini görmediği, sadece bir panel arkasından sohbet ederek tanıştığı bir program formatı dünyada çok moda. Amaç, aşkın gözünün gerçekten kör olup olmadığını kanıtlamak.

YAŞADIĞIN GİBİ KONUŞUYORSUN

Bu format ne zaman Arap ülkelerinden adayları kapsamaya başladı, tüm dünyada yeni bir farkındalık oluşmaya başladı. Arapça’daki romantik ifadelerin şiirselliğiyle tanışanlar adeta eriyor. Çift adaylarının birbirini görmüyor olması kullanılan sözcüklerdeki derinliği de artırıyor tabii. Yaşam şekillerinin dildeki karşılığı beni hep düşündürüyor. Nasıl yaşıyorsanız, öyle konuşuyorsunuz.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder