Duymuş olabilirsiniz, bazı merkezler insan bedenini dondurup gelecekte diriliş bulunduğunda yeniden canlandırmayı vadediyor. ‘Modern mumyalama’ gibi. 200 bin dolardan başlıyor bu işlem. Öldükten sonra da ayda 100 dolar depolama ücreti ödemeye devam etmek gerekiyor... Yani servetinizin bir kısmını bedeninizi emanet ettiğiniz bu kliniğe vasiyet etmeniz gerekiyor. Sadece İngiltere’de 5 binden fazla kişi öldükten sonra dondurulmak için kayıt yaptırmış. Şu anda dünya çapında dört ‘kriyonik depolama’ tesisi var. İkisi ABD’de, biri Berlin’de ve biri de Moskova’da. Müşteri portföyleri orta sınıftan milyarderlere uzanıyor. Zenginler, dirildiklerinde de zengin olmaya devam etmek istiyor. Fakir olarak dirilmediklerinden emin olmak istiyorlar. En büyük fobileri bu. O nedenle yeni bir hukuki alan doğdu: Diriliş tröstleri. Bir kişinin servetini başka birine verdiği yasal bir anlaşmayı kapsıyor. Bu tröstler, servet sahibinin varlıklarını onun yararına yönetiyor. Kişinin dondurulmuş bedeni, kişinin doğmamış torunu olarak varsayılıyor.
ÖLÜMSÜZLÜK TİCARETİ
Kulağa yeni bir ‘keriz silkeleme’ metodu gibi geliyor, değil mi? Dondurulmuş cesetler bir gün tekrar diriltilebilir, belki. Bizlerin o teknolojiyi görmesi uzak ihtimal. Zaten konunun kendisi halen etik ve bilimsel olarak tartışmalı. Ancak bu tröstlerin sunduğu vaatler ne kadar gerçekçi olabilir? Kişi diriltildiğinde o tröstün batmamış olacağının garantisi ne? Bu tröstlerin işleyişi, ölen kişinin varlıklarını gelecekteki ‘dirilişi’ için saklamayı öngörse de bu varlıkların nasıl korunacağı ve kullanılacağı konusunda net kurallar yok. Zira böyle bir mevzuat yok. Sadece ABD’de süper zenginlerin servetlerini birden fazla nesle aktarmak için kullandıkları hanedan tröstleri adı verilen bir miras sistemi var, bu alanda hukuki boşluk ve zemin yaratan. Zaten diriliş avukatları da orada türemiş durumda. Bu konu şu haliyle bilimsel bir umuttan çok spekülatif bir fantezi gibi duruyor. Zengin olunca ölümsüz olma isteğinin de bünyeye otomatik olarak yüklendiği, maddiyatın ele geçirdiği insan ruhunu, ölümün bile sakinleştirmeye gücünün yetmediği bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bedeni dondurmak yetmiyor, servetlerini de donduruyorlar. Bu ölümsüzlük ticaretinin ekmeğini gelecek yıllarda yiyen daha çok olur.
‘DENEYİM TASARIMLARIYLA’ İMTİHANIMIZ
Deneyim laboratuvarına döndü ortalık, farkında mısınız? Her şey bir ‘deneyim’. Normal yaşamak sıkıcı çünkü. Hepimiz deneyimlerin hizmetindeyiz. (Oysa ne güzeldir ve ne zordur klişelerle ve normal yaşamak.) Rutinler ve bağlılıklar konusunda en çok zorlanan bu çağın insanını ‘deneyim tasarımı’ adı altında, geçici heveslerle kandırmak çok kolay. Bu açığı gören tüccarlar da boş durmuyor. Bu yaz ‘gizemli seyahat’ etmek çok moda oldu. Rastgele seyahatler düzenleyen bir şirket var. Tatilcilere gidecekleri yer son dakikaya kadar söylenmiyor. Üç gecelik gizemli tatil iki kişi 2 bin 300 dolardan başlıyor. Bavula konacak eşyalar için birkaç ipucu veriliyor sadece o kadar. Tatilciye havaalanında açabileceği mühürlü bir mektup veriliyor. Bu mektupta uçuş, otel, restoran rezarvasyonları ve diğer planlamalar yer alıyor. 40 binden fazla kişi seyahat etmiş bu şekilde... Amaç nedir? Kendini ayrıcalıklı hissetmek... Aklıma ünlü bir yerli dizideki ‘Şako Bosphorus’ bölümü geldi. Deneyim adı altında beyaz yakalı arkadaşlarıyla gizemli akşam yemeğine çıkan geleneksel adamın, gecenin sonunda kendini garsonlara yemek servisinde bulunca küfrederek “Bu da deneyim kardeşim. Üstelik ben para almadan sövüyorum” dediği epik sahne canlandı gözümde.
DNA YOLUYLA VATANDAŞLIK
Halka açık ilk genetik şecere testinin kullanımı 2000 yılında başladı. O tarihten bu yana dünya çapında 40 milyondan fazla insan Ancestry, 23andMe ve MyHeritage gibi şirketler aracılığıyla DNA soylarını test etmiş. Bu teknoloji en çok kayıp aile üyelerini arayanlara yaradı. Kendi kökenlerini keyfi olarak öğrenmek isteyenler de az değil. İşte durum öyle bir noktaya geldi ki artık bazı ülkelerde bu test sonuçları, vatandaşlık başvurusu yapmak için de kullanılıyormuş! İngiltere’nin Bath Üniversitesi Milner Evrim Merkezi Direktörü Prof Turi King “Ne kadar çok insan test yaptırır ve soylarını ve biyolojik ebeveynlerinin kim olduğunu öğrenirse, bu kanıtları belirli bir ülkenin vatandaşlığını almak için o kadar çok kullanabilirler” diyor. 2022’de Richard Sayers, AB vatandaşlığı kazanmak için DNA soy veri tabanından elde edilen kanıtları kullanan ilk İngiliz olmuş. Babasının İrlanda doğumlu olduğu kanıtlanınca AB vatandaşlığı almış... Artık İspanya’da yaşıyor... İnşallah bu teknoloji kriminallere yaramaz.