Üstelik yeni bir şey de değil! Para hırsından gözü dönmüş Hollywood ve çevrimiçi platform sektörünün suçlulara zaafı var. İtalya’da Erasmus öğrencisi Amerikalı Amanda Knox, ev arkadaşının şüpheli ölümü sonrası katil zanlısı olarak yargılanmış, sonra yine şüpheli bir şekilde beraat edip ülkesinde bir yıldıza dönüşmüştü. Yazdığı kitap, katıldığı seminerler, belgeseli derken servet edindi. Şimdi ibre dolandırıcılardan yana. Bu kez prodüktörler, sahtekarların hikayesini satmaya çalışıyor.
PARA BASIYORLAR
Tinder dolandırıcısı Simon Leviev, New York sosyetesini ‘milyarderim’ diye dolandıran Anna Sorokin, kripto parada tarihi vurgun yapan Heather Morgan ve Ilya Lichtenstein çifti, pazara yeni katılan isimler oldu. Hepsi için belgeseller çekildi ve çekiliyor. Doğal olarak telif hakkı kazanıyor, hatta milyoner oluyorlar. Dahası Leviev, kendini metalaştırdı, flört tüyoları verdiği videolar satıyor.
Partilerde para karşılığı boy gösteriyor. Üç günde 30 bin dolar elde ediyor! Sorokin de Netflix’ten aldığı 320 bin dolar yetmezmiş gibi dizisinde geçmeyen sırlarını para karşılığı satıyor. Kripto para vurguncusu çiftin peşine de prodüksiyon şirketleri düştü. Haber olmalarının ardından sadece iki hafta içinde iki belgeselleri çekildi, hikayeleri TV’de mini dizi olarak yayınlandı.
MÜKAFATLANDIRILIYORLAR
Silikon Vadisi’ni sahte kan testiyle kandırıp milyarder olan Elizabeth Holmes da öyle. Kitabı çıktı, belgesel filmi çekildi… Elbette haber değerleri çok yüksek ve hepsi medya için iştah kabartan figürler. Ama onları haberleştirmek ile eğlence pazarının birer figürü haline getirmek, popüler kültürün parçası yapmak çok ayrı şeyler.
Bunlar hem hukuki hem de vicdani boyutta ağır suç işlemiş gerçek kişiler. Tüketim çağına ayak uyduran çevrimiçi yayıncılık yarışı, dolandırıcılığın resmen ödüllendirildiği bir boyuta geldi. Şimdiden “Öyle bir dolandıralım ki belgeselimizi çekmek istesinler” diye düşünen insanlar olduğuna eminim, ama ispatlayamam…
DİYET IRKÇILIĞI SARMIŞ HER YANIMIZI
Evrensel beslenme sisteminin içinde de korkunç bir eşitsizlik var. Herkesin erişebildiği, görece ekonomik olan ürünler aslında çoğu insanın fizyolojisine uygun değil. Birçok insanın gıda alerjisi ve intoleransı var.
Örneğin, laktoz intoleransı dünyadaki insanların yüzde 65’inde görülüyor. Bu durum, azınlık sayılan topluluklarda daha yaygın. Latinlerin yüzde 50’sinde var, Asyalıların yüzde 95’inde, Kızılderililerin yüzde 80’inde, Afro Amerikanların da yüzde 75’inde.
Ancak hayvansal süt en kolay bulunan ve en ucuz ulaşılan ürünlerden biri. Alternatifleri ya yok ya da çok pahalı. İnsanlar sindiremeyecek olsalar da hayvansal süte teşvik ediliyor, mecbur bırakılıyor. Alternatifleri varken, ırkına uymadığı halde insanlara endüstrinin çıkarına olan ürünlerin önerilmesine ‘diyet ırkçılığı’ deniyor.