Giriş
Her şey erkeklerin gün içinde sık sık Roma İmparatorluğu’nu düşündüğüne dair iddiayla başladı. Bu tartışma şu an dünya gündeminde. Roma’yı düşünmek için çok isabetli bir zaman. Çünkü insanlık olarak Romalıların askeri, mimari, sanatsal, kültürel, bilimsel ve hukuki başarılarının üzerine çıkamadığımıza inanıyorum.
Özellikle bu kadar imkan içinde her geçen gün artan ucubelikler, yaklaşık 2 bin yıl önce hüküm süren bir imparatorluğun başardıklarını daha sık anmama yol açıyor. Antik Roma üzerine üniversitelerde verilen derslere kayıt yaptıranların çoğu erkekmiş örneğin. Son derece ataerkil olan Antik Roma toplumu, Julius Caesar ve Augustus gibi, bugün nadir bulunan ‘alfa erkeklerin’ egemenliğinde yönetiliyordu. Dilerim has erkekliğin dönüşüne vesile olur bu tartışma.
‘EN SON ALMANLARDA KALDI’
Roma’yı anma tartışması sürerken daha ilgi çekici bir konuya da denk geldim: “Bugün Roma İmparatorluğu kurulsa, taht şu an görevdeki liderlerden kimin hakkı olurdu?” Önce anonim bir kişi, Roma İmparatoru olma hakkının resmi olarak İspanya Kralı Felipe’ye ait olduğunu ortaya attı. Bunun üzerine Alman Habsburg ailesinin diplomat üyesi Eduard Habsburg, esprili bir şekilde şerh koydu. “Öyle mi...” dedi. Çünkü Kutsal Roma İmparatoru olarak taç giyen son kişi, Habsburg Hanedanlığı’ndan Alman Kral V. Frederick’ti. ABD’li uluslararası ilişkiler uzmanı Michael Scott Doran ise imparatorluğun Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakkı olduğunu söyledi.
VASİYET YOLUYLA
“Fatih Sultan Mehmet 1453’te Konstantinopolis’i (İstanbul’u) aldığında Kayser-i Rum (Roma Sezarı) unvanını almıştır. Bu sayede en güçlü iddiaya sahip olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır” dedi. Buna karşı çıkanlar ise “Konstantinopolis, Osmanlılar tarafından alındı. Bu da Sultan’ı fetih yoluyla Roma İmparatoru yapacaktı. Ancak Konstantinopolis’i 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin önderliğindeki müttefiklere kaybettiler ve bu da imparatorluğun dağılmasına yol açtı. Fetih yoluyla İngiltere Kralı Charles, Roma İmparatorluğu üzerinde hak iddia edebilir” dedi. “İspanya Kralı ne alaka?” diye araştırınca ise şuna ulaştım. Bizans’ta tahtın sahibi Thomas’ın oğlu Andreas’ın vasiyeti gereğince ‘imparator’ unvanı İspanya hükümdarları Ferdinand ve Isabella’ya bırakılmış. Yani, eğer Fatih Sultan Mehmet Bizans’ı yıkmasaydı, bu kişiler üzerinden imparatorluk, İspanya monarşisine geçmiş olacaktı...
AHİR ZAMAN DERTLERİ
* Milano Moda Haftası başlayınca içime su serpildi. Gucci’nin, Fendi’nin, Tom Ford’un, Moschino’nun kadın bedenini onurlandırdığı defilelere kalbimi bıraktım. Zira Londra ve New York’taki moda haftaları bana tamamen kumaş ve kaynak ziyanı gibi geliyor... Moda, farklı olmak uğruna en giyilmeyecek, insanı en biçimsiz gösterecek tasarım yarışı değildir çünkü.
* Etkileşim bağımlısı olan bazı ruh sağlığı uzmanları, insanda iyileşme isteği bırakmıyor. Dünyadaki herkesin tek derdinin zihin sağlığı olması gerektiğini söyleyen psikologlara, psikiyatrlara asla güvenmem. Herkes kendi yaptığı işin en önemli iş olduğuna inanabilir. Kabul. Ama bu beklenti gerçekçi değil. Terapi; dengesiz, tutarsız, mükemmel olmayan yanlarımızla barışmaya, onları kontrol etmeye yardım edince anlamlı. Kusursuz (ve imkansız) bir ruh sağlığı vadedince değil.
HER RİTMİN BİR MAKYAJI VAR!
Makyaj dünyasına yön veren Maybelline, ülkemizden Edis’le güzel bir işbirliği başlattı. ‘Ritmini bul, tarzını yakala’ kampanyasında Edis’in ‘Arıyorum’, ‘Yalancı’ ve ‘Dudak’ olmak üzere üç farklı hit şarkısıyla üç farklı makyaj tarzı kullanılıyor. İnsanların kendilerini ifade etmelerinde rol oynayan müziğin, makyaj tarzını arayanlara nasıl yardımcı olduğuna ışık tutan kampanyayı sevdim.
