Bu sıralar çok moda, estetik müdahale ile birbirine benzeyen kadınları ayıplamak. Güzellik standartlarını karşılamayan kadınları eksik hissettirmek yetmedi, şimdi hedefte karşılamaya çalışanlar var. Bakınca hepimiz birbirimizin muadiliyiz. Yüzümüzde aynı organlar var, uzuvlarımız, bedenlerimiz hepsi birbirinin muadili. Bana kalırsa neredeyse herkes birbirine benziyor. Bir dizi, film izlerken karakterleri sürekli tanıdık başka birilerine benzetirim ve yakınlarım bu benzetmelerime hak verir. ‘Marilyn Monroe veya ‘Audrey Hepburn’den bile yüz binlerce olduğuna yemin edebilirim. Bir yüzün hafızamda kalıcı olabilmesi için bakışlarını yakalamış olmam gerek. (Çünkü ‘Gözler dostum, onlar asla yalan söylemez’) Bunun sadece bana has bir ‘yetenek’ de olmadığını düşünüyorum. Dünya nüfusunun yüzde 55’i kahverengi gözlü. Her 10 kişiden en az biri de yuvarlak yüzlü (Dünyada oval, yuvarlak, kare, elmas-baklava, kalp, armut ve diktörtgen olmak üzere yedi temel yüz şekli var ve bunlardan en az bulunanı elmas-baklava olan.)
74 BİN DUBLÖRÜMÜZ VAR
Göz, saç, yüz şekli, burun, ten rengi özellikleri aynı olan insan olasılıkları hesaplandığında bir kişinin potansiyel olarak ölmüş veya hayatta 74 bin ila 80 bin görsel ikizi/dublörü olduğu ortaya çıkmış bu hayatta. Yani yanılan ben değilim... Bu benzerlik kötü bir şey de değil. Ortalama, yani tanıdık bir yüze sahip olanlar daha kolay eş buluyormuş. Kendinize benzeyen birini bulmak ona otomatik olarak yakın hissetmenizi de sağlıyor. Ben bunun ilkel ve yenilmesi gereken bir dürtü olduğuna inanıyorum ama onu başka bir yazıda tartışırız. Peki herkesin birbirine benzemesi, toplumda yaratılan algıya göre ‘kötüyse’ neden plastik cerrahlardan hep aynı sonuçlar bekleniyor? Bu konu, Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Akın Yücel ile sohbetimizde ortaya çıkınca çok şaşırtıcı ve tatmin edici bir karşılık aldım...
SOSYAL STATÜ SEMBOLÜ
Prof. Yücel, “İnsanlar hem benzeşerek bir topluluğa ait olduklarını vurgulamak ister hem de biricikliğinin altını çizer. Eskiden çalışmak zorunda olmayan sınıf güneş altında bronzlaşmazdı, beyaz ten zenginlik simgesi idi ve beyaz tenli olmak birçok kimse tarafından özenilen bir durumdu. Dünyada baskın kültür olan Avrupalıların fiziksel özelliklerine yani açık tenli, renkli gözlü, sarışın olmaya farklı kültürlerde de öykünülür. Günümüzde estetik cerrahi operasyonu geçirmek bir statü sembolü kabul edilmektedir. Öyle ki bu işlemlerin en sık yapıldığı ülkelerden biri olan İran’da burun ameliyatı olmayanların bile ameliyat bandı taktıkları sıkça gündeme gelir. Estetik uygulamalar kişinin karakteristik özellikleri korunarak da yapılabilir ancak herkes iri dudak, belirgin elmacık kemikleri, sivri çene, belirgin çene hattı istiyor. Bunu çok kişinin yaptırdığını, aynı işlemleri yaptırınca diğerlerine benzediğini de biliyor ama umursamıyor. Zira bu görüntüyle kişisel bakımına bütçe ayırabilen yüksek gelirli bir kesime dahil olduğunu düşünüyor, başkalarının ‘Herkes birbirine benziyor’ eleştirisini umursamıyor” dedi.
YOLCULUK IŞILTISI
Ne kadar plan yapsak da kendimizi hazırlasak da her şeyi yaşayarak öğreniyoruz. Çünkü hayatta en belirleyici anlar biz planlar yaparken başımıza gelenler oluyor... İşte hayatı en heyecan verici kılan da başımıza geleceklerin istediğimiz gibi olup olmayacağını bilmemek ama hayrımıza olacağını varsaymak oluyor. ‘Yolculuk’ tam olarak böyle bir şey. Bu yazımın ilhamını, Kısmet by Milka mücevher markasının kurucusu Milka Karaağaçlı’nın yeni koleksiyonu ‘Passenger’a (Yolcu) borçluyum. “Yarının ne getireceğini bilemeyiz ama hepimiz birer ‘yolcu’yuz; ne olursa olsun yolun tadını çıkarmalıyız. Keşfetmek bir yolculuk” diyor. Gülcan Arslan’ın oynadığı nefis bir reklam çekimi ile bir yolculuğun istediğimizde ne kadar da ‘ışıltılı’ olabileceğini hatırlatıyor.