Madrileño, Madridli olmak, Madrid’in bir sakini olmak anlamına geliyor. İspanya’nın başkentinin yıldızı birden parlamaya, insanları madrileño heveslisi yapmaya başladı. Turistler Madrid’e akın ediyor. Bazıları turist olmaktan fazlası için gidiyor. Bunlar arasında ülkesindeki politik iklimden mutsuz olan Amerikalılar var. Kolay yaşanabilir bir büyük şehir arayan kuzey Avrupalılar ve de Latin Amerikalılar var. İnşaat, güzellik, bakım ve hizmet sektörlerinde çalışma imkanlarını kullanıyorlar. Hatta çoğu Latin kökenli yabancı nüfus 2016’dan bu yana yüzde 20 artmış. Madrid, bu anlamda Miami’nin en büyük rakibi haline gelmiş. Madrid’in Roma’dan daha zengin ve temiz olduğunu da not düşmek gerek. Peki nedir Madrid’in alametifarikası? Neden hem turistik hem de göçmek için öncelik haline gelmeye başladı? Bu hem politik hem de turistik stratejilerin sonucu.
YASALARLA YAPTILAR
Muhafazakar Halk Partisi yönetimindeki kent ve bölge meclisleri, bu ilgiyi destekliyor. Madrid’e emlak sektörü dahil yatırım yapanların maliyetinin yüzde 20’si geçen yıldan bu yana vergiden düşürülüyor. Sosyalist ulusal hükümet de altın vize uygulamasına geçti. 500 bin Euro yatırım yapanlara oturma izni veriliyor. Ayrıca dijital göçebeler için özel bir yasa çıkarıldı. Dijital göçebe, pandemiden sonra yaygınlaşan uzaktan çalışanlara deniyor. Haziran 2023 itibariyle onaylanan dijital göçebe vize programı sayesinde AB dışından serbest çalışanların ve uzaktan çalışanların beş yıla kadar İspanya’da yaşaması ve çalışması mümkün. Madrid’in en büyük sırrı, pandemiyi fırsata dönüştürmesi. İşyerlerini açık tutma politikası, Avrupa’da bir cazibe merkezi haline gelmesine yol açtı. Pandemiden bu yana sanatsal ve kültürel organizasyonlarda patlama yaşanıyor. Aynı şekilde gastronomide de yükselişteler. En büyük sorun, bu göç dalgası için konut sıkıntısı yaşanması. Çünkü inşaat izinleri almak çok zor. Kentin tarihi mimarisine uygun proje geliştirmek de zor. Ama kentin küreselleşmesi ve demografisinin değişmesi henüz huzursuzluğa yol açmamış durumda. Bunda, aldıkları göç kitlesi profilinin de önemli bir payı olsa gerek...
KAFAMIZIN İÇİNDE KİRA VERMEDEN YAŞAMAK İSTİYORLAR
Apple geçen yıl ‘biyosinyal algılayıcıları’ olan kulaklık için patent başvurusu yapmış. Teknoloji okur-yazarları, bu özellik sayesinde ‘düşünerek şarkı seçmenin veya geçmenin’ ilk adımlarının atılacağını söylüyor. Vision Pro gözlüğünde bu teknoloji kullanılmış mıdır acaba? Değilse bile en azından bunun yakında kullanılma ihtimali olması bile ilginç. Çünkü resmen şirketlere kafamızın içinde yaşama imkanını sunar hale geliyoruz. Neuralink gibi ihtiyaçtan ötürü bir zihin teslimiyeti değil, bizlerden ‘hayatımızı kolaylaştırmak’ için kira vermeden zihnimizde yaşamak istiyorlar. Hatta daha enterasanı üzerine para ödeyen biz oluyoruz. Öyle geliyor ki yakında bu teknolojileri kullananlar değil de kullanmak istemeyen insanlar marjinal hale gelecek. Hiçbir hareketi izlemeyen, sadece kullanıcının belirlediği sınırlarda kalabilen teknolojik cihazlardan yeni bir sektör doğacak.
BROKOLİ MAKYAJ MALZEMESİ OLDU
Bir zamanlar insanların cilt bozukluğu sanarak yok ettirmeye uğraştığı, özel kapatıcılar kullandığı çiller bugün moda. Bugün, aklınıza gelen her şey moda olmaya aday zaten. Öyle bir dönemde yaşıyoruz. Özel çil kalemleri var. Kına kalemleri var. Hatta bazı merkezler kalıcı çil uygulaması yapıyor. Bu uygulama yüzünden sağlık sorunu yaşayanlar bile olmuş... Derken, yeni nesil gençler çil yapmak için brokoli kullanmaya başladı. En etkili ve doğal çil görüntüsünü brokoliyi makyaj fırçası olarak kullanıp elde ettiklerini söylüyorlar. Brokoli, koyu renkte stick formunda bir kapatıcıya bastırılıyor. Sonra burun kenarlarına gelişigüzel dokunduruluyor. Sadece bu makyajın nasıl yapıldığını anlatan içerikler bile yüz binlerce kez tıklanma garantisi veriyor...
Mantıklı mı? Bilemiyorum. Pratik ve yaratıcı olduğu kesin. Benim gibi süs püs meraklıları böyle akımlara anında düşüyor işte...