Jennifer Lopez ve Jennifer Aniston deyince aklımıza hemen o ikonik yüzleri geliyor. Hem de yıllardır. Aynı ifadelerini koruyorlar. Çünkü onların imzası, en büyük sermayeleri yüzleri. Peki zamana karşı bu ifadelerini nasıl koruyor ve ‘kusursuz’, ‘cam gibi’, kendiliğinden filtreli gibi ve 50’lerinde bile ‘hala aynı’ görünüyorlar? Dolgu ve botoks yaptırdıkça ve yüzü asma, germe gibi cerrahi müdahalelerle çoğu yıldız yıllar içinde birbirine benziyor. Onların sırrını, geçen haftalarda Türkiye’ye gelen Alman Doktor Klaus Hoffmann’dan öğrendim. Hoffmann, bu yıldızlara ‘Thermage’ tedavisi uyguluyor. Teknolojiye paralel olarak yenilenen bu tedavi, ‘kusursuz görüntü tedavisi’ olarak da biliniyor.
YÜZÜ SABİTLİYOR
Klauss ile İstanbul Feriye Sarayı’nda düzenlenen estetik kongresi Mem 2023’te buluştuk. Hoffmann, “Thermage-FLX, kusursuz cilt için kullanmayı çok sevdiğimiz bir tedavi. Neredeyse 20 yıldır biliyoruz ve bir o kadar süredir de uyguluyoruz. Yeni Thermage-FLX cihazı ile cilde verilen enerjiyi artık çok daha hassas bir şekilde dozlayabiliyoruz. Eskiden cihazla uygulanan enerji, daha çok ‘tahmin’ ediliyordu. Şimdi çok hassas bir şekilde ölçülüyor. Isı uygulanarak kolajen ve elastik lifler anında sıkılaştırılıyor ve derinin derinliklerinde yara iyileşmesi reaksiyonları tetikleniyor ve bu da sonraki 4-6 ay içinde görünümün daha da iyileşmesine yol açıyor. Bu tedaviyi çene hattında, boyunda veya kadınlarda göğüsler arasında oluşan kırışıklıklarda kullanmayı seviyoruz” dedi.
HERKESE BENZEME RİSKİ YOK
Tüm yaş gruplarına uygulanabilen bu tedavinin hamilelik sırasında da sakıncası olmaması önemli. Sadece 30 dakika süren bu tedavi çok sık da uygulanmıyor. Bir kez tekrarlanması öneriliyor. Dolguda olduğu gibi yüz doldurulmadığından ifade bozulmuyor, cilt sıkılaşıyor ve yüz hattı korunuyor. Yani hedef, cilt kalınlığını korumak. Böylece başkasına daha doğrusu ‘herkese’ benzeme riski ortadan kaldırılıyor. Hoffmann, “Ünlüler fotoğraflarının makyajsız olmamasına çok dikkat ediyor ve ayrıca her fotoğrafın üzerine neredeyse her zaman filtreler konuluyor. Hastalarımız, bu hileleri fark etmediğinde ulaşılabilecek olan hedefin dışına çıkabiliyor. Hastanın beklentisini makul bir düzeye getirmek iyi bir doktorun görevidir. Bir kişinin daha iyi bir versiyonunu yaratmak, vücut görüntüsünün kalanına artık uymayan, doğal olmayan genç yüzler üretmek değildir” diyerek de uyardı.
YENİ COOL ALGISI NEDİR?
İngilizce bir kelime olan ‘cool’, ‘serin’, ‘soğuk’, ‘mesafeli’ anlamlarında kullanılıyor. Tüm dünya dillerinde İngilizce olarak yer alıyor. Çünkü o kültürün getirdiği bir ifade ve diğer kültürlerde tam karşılığı yok. Kendi halinde, olduğu gibi olan, kalıplara uymayan kişileri ‘cool’ olarak tanımlamaya meyilliyiz. Ama yeni dünyada bu tanım biraz eğilip büküldü. Tasarımcı Zeynep Tosun ile moda editörü Aydan Sıvacı’nın moderatörlüğünde ‘yeni cool algısı’ üzerine bir sohbete katıldım. Tosun, “Cool denilen insanlar imaj için saatlerini harcıyorlar, evden çıkmadan önce 1.5 saati ayna karşısında geçirmiş biri nasıl cool olabilir?” dedi. Katılıyorum. Kendisi de ayna karşısında çok zaman geçirdiğini söylese de tarzı cool bulunan biri. Çünkü hep doğal ve samimi.
TÜKETİCİ DEĞİL BORÇ TOPLUMU
Yeni cool algısı bana göre, bir tavırla, bir direnişle, hayata bakışınla, doğayla dengeli bir ilişki kurmaya çalışmakla, sevmekle, affedici olmak, nezaketi korumakla ilgili. Çünkü bugün en az bulunan özellikler bunlar. Bizi cool olmaktan alıkoyan ise, tüketim toplumu olmamız. Sürekli tüketen bir insanın bu erdemleri benimsemesi, ‘serin kalması’ zor. Sıvacı, insanlarda tüketmeyi tetikleyen ‘tüketici’ tanımı yerine başka bir tanım bulmamızı önerdi. Bunun üzerine düşündüm.
Her tüketimle doğaya borçlanarak dünya ile müşteri-satıcı ilişkisi kuruyoruz. Onun yerine kendimize ‘borçlu’ diyebiliriz. Müşteri, Arapça satın alma anlamına gelen ‘iştira’ kelimesinden geliyor. Her satın alma bir sözleşme aslında. Müşteri bakımından ödeme yapma borcu, satıcı için ürünü teslim etme borcu doğuruyor. Satan nimetlerinden faydalandığı dünyaya, alan da satıcıya borçlanıyor. Her tüketim eylemiyle borçlanma döngüsüne girdiğimizi hatırlayarak buna direnmek, bizi ‘cool’ olmaya yaklaştırabilir.