Aynı işyerinde uzun süre çalışmak ve tek bir iş yapmak veya birinden bunu beklemek, her geçen gün daha çağdışı hale geliyor. Bu durum bir geceden sabaha değişmiş değil. Tarihsel, sosyal ve ekonomik faktörlerin bir sonucu.
Kapitalizmin desek daha doğru. Çünkü bugün geniş aileler yok. Sistem buna müsait değil. Onun yerine bir iki çocuklu aileler var. Bu çocuklara aileler büyük yatırım yapıyor. Bu çocuklar da gelişmiş ülkelerde ‘beyaz yakalı’ları oluşturuyor. Beyaz yaka nüfusu mavi yakaya göre bu jenerasyon sayesinde hızla artışta. Yani zihinlerini kullanarak çalışan insanlar artışta. Bu kişileri de tek bir işe ömür boyu bağlamak mümkün değil. Çünkü fırsatlar havuzunda yaşıyorlar. Proje bazında çalışıyorlar. Bir iki yıllık sözleşme yapıyorlar. Kadro kovalamıyorlar. Çalışma sistemindeki değişimin bir başka boyutu da şöyle: Yeni bir araştırma, Z kuşağının eski kuşaklara göre daha az mesleki hırsları olduğunu, ‘kolay yoldan zengin olmak’ için ek işleri kovaladıklarını ortaya koymuş. Hatta asıl işlerinde tüm gün sıkı bir performans sergilemek yerine, ‘kolay çözümler peşinde koşmaya’ daha çok zaman ayırıyorlarmış. Bunun için onları suçlayabilir miyiz? Hayır.
KISA SÜRELİ ÇALIŞMANIN BEDELİ
Çağ bunu istiyor çünkü. Üstelik bugün tek bir işte çalışıp anlamlı bir hayat sürmek, yani hayat memnuniyeti yakalamak neredeyse imkansız. Psikiyatri Profesörü Dr. Doğan Şahin, bu tabloyu bir podcast yayınında müthiş özetliyor: “Kısa süreli çalışan biri, bir başka kentten de teklif alabiliyor. Ama ailesi varsa bu şekilde çalışamaz. Çoluk çocukla oradan oraya taşınılmıyor. Üretim işlerindeki bu değişiklik, insanların yakın ilişkilerini de belirlemeye başladı. İnsanlar daha rahat iş bulabilmek için bağlarını daha gevşek tutuyorlar.
İş süresi kısaldıkça, sağlıklı ilişkiler de kısalıyor. İnsanlar verimli çalışabilmek için arkasına bakmadan gidebileceği türden hayatlar yaşıyor. İnsanlarla bağ kurmak, ‘ayak bağı’ oluyor. Ev sahibi olmada, ev eşyası almada da azalma var. Çünkü çok eşyalı bir ev de bağ kurmayı gerektiriyor” diyor. İşte bugün evlilikteki azalma, evlilik yaşındaki yükselme, çocuk sayısındaki düşüş ve boşanmadaki artışta neden ararken buralara bakmak gerek. Sistemin istediği üretkenliğin, insan ırkının devamı için tehdit unsuru haline gelmeye başladığını görmek gerek...
İLİŞKİDE ‘DURUMDAŞLIK’ VE ‘KISIK ATEŞ’ FARKI
İlişkilerdeki tıkanıklığın nedenlerine ilişkin ipuçlarını yukarıdaki yazıda bulabiliriz. Ama her adı konulamayan, ne şiş yansın ne kebap türünden ilişkinin nedeni de çalışma şekli değil. Bazı insanların şeref yoksunluğuyla da alakalı olabiliyor. Flörtle ilişki arasında, adı konulmayan evreye ‘stuationship’ (durumdaşlık) deniyor. Ama her yavaş ilerleyen romantik iletişim de durumdaşlık değil. Hatta hızlı ilerlememesi daha sağlıklı. Buna ‘slow burn’ (kısık ateş) ilişkisi deniyor. Aradaki farkları lazım olursa diye buraya bırakıyorum:
* Partnerin ilişki istemediğini bildiğiniz halde flörte devam ediyorsanız, bu, durumdaşlık. İlişki istediğini biliyor ama birbirinizi tanımak için acele etmiyorsanız, bu, kısık ateş.
* Size sevgiliniz gibi davranıyor, ama sevgili istemediğini biliyorsanız, bu, durumdaşlık. Size yeni bir arkadaş gibi davranıyor ama sizi daha yakından tanımak ve romantik bir bağ kurmak için anlamlı zaman geçirmeye çalışıyorsa, bu, kısık ateş.
* Size bir süre çok fazla mesaj atıyor, birden mesajları kesiyor, sizle plan yapmıyorsa, ama ilgisinin de devam ettiğini gösteriyorsa, bu, durumdaşlık. Az ama öz ve istikraralı mesaj atıyorsa, birlikte planlar yapıyorsa, bu, kısık ateş.
* Sizle uyuyor ama ciddi bir şey aramadığını söylüyorsa, bu, durumdaşlık. Fiziksel yakınlık için hızlı davranmıyorsa, bu adımı atmadan önce sizin de istekli olmanızı sağlıyorsa, bu, kısık ateş.
* Sizle sık görüşüyorsa, ama bu sadece onun evi ya da sizin evinizde oluyorsa, bu, durumdaşlık. Özel randevular için zaman yaratıyorsa ama bu sizin istediğiniz sıklıkta olmuyorsa, bu, kısık ateş.
YAPAY ZEKAYI YÖNETEN İŞİ KAPACAK
ABD’li teknoloji şirketi Nvidia’nın yöneticisi Jensen Huang, ‘Yapay zeka (AI) insanları işsiz bırakacak mı?’ sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Hayır. Yapay zekayı kullanan insanlar, kullanamayanları işinden edecek. Bu çalışanlar şirketleri daha üretken hale getirecek. Şirket üretkenleştikçe kazancı da artacak. Kazancı artarken daha fazla istihdam sağlamayan şirket görmedim. İnsanları sistemden çıkaramazsınız. Çünkü iyi bir muhakeme yeteneğine sahibiz ve makinelerin anlayamayacağı durumlar var. Yapay zekanın bizi şaşırtacak şeyler yapmasını umuyoruz. Bütün mesele bu. İlaç keşfi, daha hafif, daha güçlü malzemeler tasarlamak gibi alanlarda. Evreni kendi başımıza asla yapamayacağımız yerlerde keşfetmemize yardımcı olması için yapay zekaya ihtiyacımız var.” Bu insancıl yaklaşımı beğendim.