Bu iddia, Yunan ekonomist Yanis Varoufakis’e ait. Çığır açan bir dönüşüm yaşadığımızı söylüyor. Ona göre bizler, artık yeni küresel efendilerimiz ‘Face ülkesi’nin lordu Mark Zuckerberg ve X (Twitter) kasabasının aristokratı Elon Musk’a kölelik ediyoruz. Artık kapitalist olarak düşündüğümüz insanlar bile sadece tebaa sınıfı. Nasıl yani? Şöyle açıklıyor: “Bilim kurgu öykülerinden fırlamış bir sahne hayal edin. İşlerine devam eden, alet, giysi, ayakkabı, kitap, şarkı, oyun ve film ticareti yapan insanlarla dolu bir kasabaya ışınlanıyorsunuz. İlk başta her şey normal görünüyor. Ta ki siz tuhaf bir şey fark edene kadar. Tüm dükkanların, hatta her binanın Jeff (Bezos) adında bir adama ait olduğu ortaya çıkıyor. Dahası, herkes farklı sokaklarda yürüyor ve farklı mağazalar görüyor. Çünkü her şeye Jeff’in algoritması aracılık ediyor, karar veriyor.”
HEPİMİZ BULUT KÖLELERİ OLDUK
İşte bugün yaşadığımız bu durum, Varoufakis’e göre feodalizmin teknolojik olarak gelişmiş versiyonu. Piyasanın yerini platformlar aldı. Jeff Bezos’un Amazon.com’u, Mark Zuckerberg’ün Instagram’ı, Musk’ın ‘X’i de birer piyasa gibi görünebilir. Ama değil. Hepsi dijital bir derebeylik. Çünkü kapitalizm demek, piyasa demek. Ama bu platformların sahipleri, sermaye üretmiyor. Kira alıyor. Bu da kapitalizm değil, feodalizmin bir sonucu. Biz insanlar ise bu dijital derebeylerinin ‘bulut köleleri’yiz. Hepimizin hareketleri ve paylaşımları bir buluta yükleniyor ve kimliğimiz o bulut üzerinden bir algoritmaya indirgeniyor. Bulut sermaye üretmek için değil, davranışlarınızı değiştirmek için çalışıyor. Bulut köleleri olarak sınıf bilincinden o kadar yoksunuz ki yaptığımız her paylaşımın aslında bu şirketlerde değer yarattığını bile fark edemiyoruz. Teknofeodalizm çok tartışmalı ve karmaşık bir konu. Kapitalizmin yeni bir mutasyonu mu yoksa onu yok etmek üzere olan bir anti tezi mi? Uzun süre daha konuşulabilir. Ama gerçek olan, kapitalizmin ‘o çok sevdiği’ sınıf toplumunun yok olduğu. Üretim ilişkilerinin kaybolduğu, hatta üretiyorsanız sistemden adeta elendiğiniz bir süreçte olduğumuz.
İSTANBUL’A GÜNEŞ GİBİ DOĞAN ADRES
Bir dünya trendleri yazarı olarak İstanbul’da olan tüm kültürel, sanatsal, teknolojik gelişmeler beni heyecanlandırıyor. Bu kent, dünyanın en önemli yansıma merkezlerinden biri çünkü. Her şeyin en güzelini hak eden İstanbul, harika bir sanat galerisine kavuştu: Ruzy Gallery. Esra Çevik’in kurduğu üç katlı galeri, açılışını uluslararası ressam ve heykeltıraş Ahmet Güneştekin’in sergisiyle yaptı. ‘Uyandığımız Çağ’ sergisi, Güneştekin’in 50’den fazla eserini içeriyor. Sergide sanatçının, gerçeküstü bir uykudan başka bir dünyaya uyanış gibi mitsel unsurlarla kurguladığı resimleri, özgün seramikleri ve heykelleri yer alıyor. Ayaküstü sohbet ettiğim Güneştekin’e Venedik’te satın aldığı Palazzo Gradenigo’daki çalışmalarını sordum. Bu yılki Venedik Bienali’ne katılmayacakmış. 600 yıllık yapıyı restore eden usta sanatçı, burada kuracağı ‘Güneştekin Art Refinery’ ile seneye kendi sanatsal etkinliklerini yapacağını söyledi. Yani sanata, sanatın merkezinde bir Türk sanatçı yön verecek!
EKŞİ MAYALI EKMEĞE SAHİP ÇIKALIM
Amerikalı beslenme uzmanı Kayla Varney, diğer uzmanların aksine ekmek tüketmenin sağlıklı olduğunu savunarak dikkat çekiyor. Ama hangi ekmeğin, biliyor musunuz? Ekşi mayalı ekmeğin. Anadolu Türklerinin kadim ekmeği, TikTok paylaşımları üzerine bir anda dünya yıldızı olmaya başladı. Ekmeğimize sahip çıkmanın, onun bu toprakların dünyaya bir armağanı olduğunu öğretmenin tam sırası.