Dünyanın en pahalı gıdalarından biri olan trüf mantarı, lüksün ve statünün sembolü olarak her geçen gün daha çok değerleniyor. Meşe ormanlarında ve meşe ağacı diplerinde toprağın hemen 5-15 santimetre altında bulunuyor. Kendine özgü bir kokusu olduğundan yeri özel eğitimli köpeklerle tespit ediliyor. İşte bu mantar, İtalya’da rakip avcılar arasında karanlık bir savaşa sahne oluyor. İtalya’da trüf bakımından zengin bölgeleri korumak isteyen avcılar, kamyonetleri havaya uçuruyor, otomobillere ateş ediyor, birbirlerini kürekle döverek yabancıları korkutmaya çalışıyormuş. Lazio bölgesindeki trüf avcısı derneğinin başkanı 80 yaşındaki Renato Tomasetti her yıl yüzlerce köpeğin öldürüldüğünü söylüyor.
ÇİFTÇİLERİN SERMAYESİ KÖPEKLERİ
Trüf avcısı köpekler 4 bin dolara alınıyor, eğitimleri 8 bin 500 doları buluyor. Yani trüf çiftçilerinin sermayesi aslında bu köpekler. Trüf avcıları tarlaların yerini sakladığından şiddetin yerini kasabada başka yöntemler alıyor. Örneğin su kuyuları ve tarlalara zehir atılarak veya sosisli sandviçlerle köpekler öldürülüyor. Bu nedenle sivil insan kayıpları bile verildiği oluyor. Trüf toplayıcıları köpeklerinin kaçırılmaması için de ekstrem önlemler alıyor. Güvenlik kamerası sistemlerini büyütüyor, ev adreslerini gizli tutmaya çalışıyorlar. Kasabada herkes şüphe içinde yaşıyor. Köpekleri zehirleyenlerin, nereleri kokladıklarını öğrenmek için bir süre bölgede çalışan toplayıcılardan oldukları düşünülüyor. Kasabaya gelen yabancılar hoş karşılanmıyor. Kimse birbiriyle konuşmadığı için buna mafya sessizliği anlamına gelen ‘omerta’ deniyormuş. Yani aslında içlerinden birinin de yapmış olma ihtimali nedeniyle sessiz kaldıkları anlaşılıyor.
SÜPER BESİNLERİN BEDELİ
Fransa’nın güneydoğusunda da mafyatik bir savaş yaşanıyor. Gece görüş gözlüğü dahil yüksek donanımlı, silahlı hırsızlar çiftçilerin topladığı trüf mantarlarını çalıyor. Hatta bir çiftçi silahlı olduğunu sanıp bir hırsızı vurmuş. Kilosu 300 ila 3 bin dolar olan trüf pazarının değeri şu an 340 milyon dolar, 2033 sonunda 800 milyon doları bulması bekleniyor. ‘Yeşil altın’ denilen avokado da Meksika’da çete savaşlarına çok sık konu oluyor ve çiftçiler ürünlerini silahlanıp devriye gezerek koruyor... Ayrıcalıklı kesimlerin yediği süper besinlerin bedelini yine emekçiler ödüyor anlayacağınız...
KÜÇÜK SOHBET ÖZENTİSİ NEREDEN ÇIKTI?
Son zamanların en çok konuşulan dizilerinden Şahmaran’ı izlemeye çalıştım. Daha ilk sahnelerden birinde Serenay Sarıkaya’nın oynadığı ‘Şahsu’ karakteri ‘küçük sohbet’ diye bir ifade kullanıyor. Kastettiği ‘small talk.’ Ne alaka? Türkçe ‘ayak üstü sohbet’, ‘havadan sudan muhabbet’ gibi bir anlama geliyor. ABD’de meşhur. Örneğin kuzey ülkelerinde zaman kaybı olarak görüldüğünden hoş karşılanmıyor. Samimi olmayan kişilerle yapılan, anlamsız sessizliği aşmak için kullanılan bir iletişim yöntemi. Türk dizisinde ne işi var kültürümüzde yeri olmayan bu ifadenin?
KOMPLEKSLİ BİR TUTUM
Senaryosu İngilizce yazılıp sonradan Türkçe’ye çevrildiyse evet, belki daha anlaşılabilir bir durum. Ama size şöyle bir örnek vereyim. Eddie Murphy’nin de aynı platformda yayınlanan ‘Ah Siz İnsanlar’ adlı bir filmi var. Filmde baştan sona sürekli ABD kültürüne aşina olmayanların anlamayacağı göndermeler var. Yani, senaristler yazarken “Bizi izleyenler kültürümüzü de bilmek zorunda, bilmiyorlarsa da öğrensinler” rahatlığında. “Dünyanın her yerinden insanlar izleyecek, içine kendi kültürümüzden olmayan ögeler koymayalım” endişesi taşımamışlar. Batılıların anlayacağı türden ifadeleri Türk dizilerine yerleştirmek kompleksten başka bir şey değil.