Beynin sırları çözüldükçe sağlıklı ve uzun yaşama, hatta bazı uzmanlara göre ‘ölümsüzlüğe’ daha da yaklaşıyoruz. Bilim dünyası bu ara gizli bir devrim yaşıyor. Yıllar yılı beynimizin en ‘steril’ organ olduğunu sanıyorduk.
Sağlıklı bir beyinde kan-beyin bariyerinin içeri hiçbir yabancı madde girmesine izin vermediğine inanıyorduk. Ama bu ezber bozuldu! Araştırmacılar, insan beyninin mikrop ve bakterilerle dolu olduğunu keşfetti. Bu çok yeni bir keşif değil. Daha önce de bu mikroskobik canlılara rastlanmış ama bunlar münferit sayılmış. İlk kez bu kadar ciddi bir şekilde tüm insanlarda ‘beyin mikrobiyom’u olduğu açıklanıyor. Ne demek bu? Daha iyi anlamak için Silikon Vadisi’ndeki çalışmalarıyla ses getiren bilim adamımız Mikrobiyolog Ali Rıza Akın’a ulaştım:
ZİHİNSEL PROBİYOTİKLER MÜMKÜN
“Zihniniz sandığınızdan daha kalabalık. Beynimizin derinliklerinde, karmaşık düşüncelerimizin ve duygularımızın arasında, görünmez bir dünya gizli: Beyin bakterileri. Beynimizin bu gizli sakinleri, kim olduğumuzu, nasıl düşündüğümüzü, nasıl hissettiğimizi etkiliyor olabilir mi? Belki de bu bakteriler, zihnimizin gizli mimarlarıdır. Düşüncelerimizi, duygularımızı, hatta kişiliğimizi şekillendiriyor olabilirler. Belki de hastalıkların kökeninde yatan sebeplerin bir parçasıdırlar ve onları anlayarak yeni tedavi yöntemleri de geliştirebiliriz. Bu keşif, insanlık için yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Beynimizdeki bu mikroskobik dünyayı anladıkça, kendimizi de daha iyi anlayacağız. Kim bilir, belki de gelecekte ‘zihinsel probiyotikler’ ile ruh halimizi düzenleyebilecek, hafızamızı güçlendirebilecek ve hatta kişiliğimizi bile etkileyebileceğiz. Aynı bağırsak mikrobiyotasına yapmış olduğumuz desteklerle kanserden tutun, otoimmün hastalıklarında atılan umut verici adımlar gibi, Alzheimer, Demans gibi zihinsel sorunların da yine beynimizde yaşayan bakterilere verilecek desteklerle çözülebileceğine inanıyorum. 20 küsur sene evvel yapmış olduğum çalışmalarda; kanser hastası farelerin tüketmiş olduğu özel probiyotiklerin kan-beyin bariyerini aşarak direkt tümör üzerine gittiğini tespit etmiştik. Bakarsınız yakın bir zamanda benzer çalışmaları beyin mikrobiyotası için yaparız” dedi. Müthiş!
YETER ARTIK! AİLELER DE YARGILANSIN!
Sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir yanında, en gelişmişinden en az gelişmişine her yerde kadınlara yönelik korkunç bir şiddet artışı var. Ülkemizde sokak ortasında tanımadıkları bir kadını öpmeye kalkan potansiyel tecavüzcüler, iki genç kızı korkunç bir şekilde öldüren bir katil haberini 24 saat içinde aldık. Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Şule Çet, Emine Bulut, Başak Cengiz ve Pınar Gültekin cinayetlerinden sonra, toplumsal hafızamızdaki travmalara eklendiler... Kız çocuğu cinayetlerine gelemiyorum bile... Narin’in acısı daha çok taze. Anlaşılan dünya halkları olarak ahlaki bir çöküşteyiz. Belki hiçbir zaman o ideal ‘ahlaki zirve’de olmadık ve iletişim teknolojisi sayesinde bu caniliklerden haberdar oluyoruz. Bu da ayrı...
SUÇ ŞAHSİ Mİ?
Hukukçular yasaların yeterli olmadığını bas bas bağırıyor. Yasalar caydırıcı olmadıkça suçlular palazlanıyor. Marquis de Sade’ın dediği gibi “Ceza görmemiş ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur” çünkü. Eğer yeni yasalar çıkacaksa kayıtlara geçmesini istediğim bir yaklaşım var. ABD’de silahlı saldırı düzenleyen çocukların aileleri de yargılanıyor artık. İki aile, çocuğunu yetiştiremediği için suçlarından da sorumlu bulundu. ‘Suç şahsidir’ deniyor. Bu suçların şahsi olduğuna inanmıyorum. Bu konuda yalnız da değilim. Yasalar şekillenirken aileleri de bağlayıcı maddeler olmasını diliyorum. Doğurmak marifet değil, yetiştirmek asıl meziyet. Çocuk, çevresindekilere göre şekilleniyor. Bu da bilimsel gerçek. Madem öyle topluma çocuk üreten kişiler de sorumlu tutulsun.
SANATSAL TERAPİ
Gündemlerimizde bilim, sanat, doğanın merkezde olduğu günler diliyorum. Bu vesile ile İstanbul’da başlayan sanat sezonunu hatırlatıyorum. Biraz sanatsal aktivite, ruhumuza ve akıl sağlığımıza iyi gelecektir. Bilgili Holding’in The Ritz-Carlton Residences’ta düzenlediği ‘Artweeks’ 14 Ekim’e kadar sürüyor. MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde 212 Photography İstanbul sergisi 13 Ekim’e kadar açık. Arter’deki 10 Kasım’a kadar süren ‘Göründüğü Gibi’ sergisinde Şakir Gökçebağ’ın sıradan nesneleri nasıl sıradışı yorumladığını görünce hayata bakış açınızı gözden geçirmeniz mümkün oluyor.