Ülkemizden dünya standartlarında bir marka, bu kadar imkan ve potansiyele rağmen çok az çıkıyor. Nedeni de birbirini destekleyen veya tecrübesini yeni nesillere aktarabilen girişimcilerin azlığı. Oysa başarı, tamamen bu tür bilgi ve bağlantı alışverişiyle kurulan ekosistemin ürünü oluyor.
Kültürel olarak bayılırız sıfırdan, kimsenin desteğini almadan ‘bir yere’ gelmişlerin hikayesine. İşte o ‘bir yer’in bizdeki karşılığı, ‘köşeyi dönmek’, ailesine bırakabileceği ölçüde bir miras sahibi olmaktan fazlası değil. Dünya mirası seviyesinde bir yatırım olmamasının nedeni de başarının tek tabanca elde edilebileceğine olan temelsiz inancımızda. Bizler, yani insanlar, birbirine bağlı ve bağımlı varlıklarız. En parlak zihinler ve fikirlerin de bu nedenle tek başına bir anlamı olmaz. O fikirlerin görülmesi, duyulması, desteklenmesi gerekir.
YEMEKSEPETİ VE PAMELA ANDERSON
İşte bu yüzden ülkemizdeki girişimcileri geliştiren, destekleyen platformları çok önemli buluyorum. Girişimcilik ekosistemini güçlendirmeyi amaçlayan GEN Türkiye’nin (Global Girişimcilik Network’ü) Antalya’daki zirvesine katıldım. Yönetim Kurulu Başkanı, Yemeksepeti’nin kurucusu ve eski CEO’su Nevzat Aydın. Alanında en iyi liderleri, genç girişimcilerle bir araya getirdi. Markasını belli bir aşamaya getirmiş olanlar, mentörleriyle buluştu. Bu zirvede en ilgi çekici panel ise Nevzat Aydın ve TAV Havalimanları Holding’in yönetim kurulu başkan vekili Sani Şener’in sohbetiydi. Aydın, yemek ve internet gibi iki farklı konsepti bir araya getirdiğinde yıl 2000’di. Ama “1994’te Boğaziçi’nde Bilgisayar Mühendisliği okurken laboratuvarda interneti keşfettim. Mail atmakla tanıştım. Pamela Anderson fotoğrafları indirmek için Türkiye’nin internet çıkışının daralmasına yol açtığım günlerdi. Ama internette geçirdiğim 10’uncu dakikada, hayatımın geri kalanında internetle ilgili bir şey yapacağıma karar vermiştim” diyor
BENZEMEYENLERİN FORMÜLÜ
Yani aslında altı yıl alıyor Yemeksepeti’nin kurulması... Şener’e göre Aydın’ın hikayesinde olduğu gibi bu tür büyük başarıların sırrı, ilişkisi olmayan, bağlantısız fikirleri bir araya getirmekte yatıyor. O yıllar için internet ve yemeği buluşturmak heyecan verici ve duyulmamış bir konseptti çünkü. Şener, Harvard Üniversitesi’ne ‘case study’ (vaka incelemesi) konusu olup davet edildiğinde gitmeden önce araştırma yaptığını anlattı. Bu sırada karşısına çıkan bir case study’de de başarı için aynı modeli gördüğünü söyledi: “Hibrit bir araç geliştiren bir fabrika, her şeyi kusursuz yapıyor. Ancak sürecin sonu istedikleri gibi olmuyor. Başka uzmanlara inceletiyorlar. Süreç boyunca akücülerle frencilerin hiç bir araya gelmediği ortaya çıkıyor. Bu iki departmanın birbirine ihtiyacı olmadığı düşünülüyor çünkü. Uzmanların önerisiyle iki birimi bir araya getirdikten sonra istedikleri hibrit aracı tam verimli elde ediyorlar. Müthiş bir inovasyona imza atılıyor.” Çünkü en birbirine benzemeyenlerin bir araya gelmesi her zaman çalışan bir başarı formülü.
CİNSİYETLER ARASINDA UYKU EŞİTSİZLİĞİ
Uyku sorunları için kliniğe başvuranların yüzde 65’i kadın, yüzde 35’i erkekmiş... Yani ‘erkolar’, kadınlara dünyayı dar ettikten sonra da mışıl mışıl uyuyabiliyor. Bunu biliyoruz. Ama istatistiksel olarak yüzümüze vurulması hoş mu? Size bir araştırma raporundan çevirerek alıntılıyorum: “Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi tarafından yapılan araştırmada cinsiyetler arasında bir uyku farkı olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar, sağlıklı kadınlarda uyku kısıtlamasının ardından oksidatif stres seviyelerinin yüzde 78 oranında arttığını tespit etti. Yatma saatlerini sürekli erteleyen kadınların kalp hastalığı riski artıyor.” Bunu önlemek için yedi-dokuz saat uyumamız gerekiyormuş. Zaten hormonların güdümünde irademizi koruyarak yaşamaya çalışan canlılarız. Regl, hamilelik, menopoz evreleri, uykuyu teşvik eden melatonin hormonundaki salınımı azaltıyor. Doğanın bize attığı kazıklara bir tık kırgınım açıkçası. Kaliteli uykuyu da erkolara kaptırmışız. Hepimizin mücadelesi bambaşka, biliyorum. Ama sevgili kız kardeşlerim, hanımlar, büyüklerim. Uyku, önemli bir silah. Ondan taviz vermeyelim. 23.00’ten önce uyumayı öğrenelim.