Her şey geçen yıl mayısta yayınlanan bir makaleden sonra hızlandı. Toxicological Sciences dergisindeki çalışma, incelenen her insan testisinde mikroplastikler bulunduğunu yazıyordu.
Dünya genelinde sperm sayısının son 50 yılda yarıya düştüğü, 2000’den bu yana düşüş hızının iki kattan fazla olduğunu gösteren başka araştırmalar da var. Fitness uzmanı Joe Holder, testiste mikroplastik araştırması sonrasında “Doğal lifli boxerlar, ‘daha temiz’ cilt bakım ürünleri, uygun kokular, yatak takımları gibi ürünler ilerleyen dönemde erkekler için daha fazla endişe kaynağı olacaktır” dedi. Tam da bu dönemde nörobilimci Andrew Huberman ve doktoryazar Peter Attia gibi tıbbi alanda sosyal medya ünlülerin de ‘Erkeklik elden gidiyor’ tadında paylaşımları yükselişe geçmişti (ilginç tesadüf). Fiziksel sağlık profesyonelleri, modern yaşamın genel sağlık üzerindeki etkilerine dair korkuları artırdı. Andrew Tate gibi milyonlarca hayranı olan yeni nesil bir ‘erkeklik idolü’ de maskülinitenin tehlikede olduğuna dair söylemlerinde dozu artırdı.
Andrew Huberman
SÜRÜ HAYVANI PSİKOLOJİSİ
Tüm bunlarla birlikte değişen zihniyet, erkeklerde kısırlık önleyici ve erkeklik gücünü artırmaya yönelik bir ürün dalgasının zeminini hazırladı. ABD’de testosteron destek ürünleri satışları geçen yıla kıyasla çift haneli artış gösterdi! Libido takviyesi satışlarında da aynısı oldu. Güneydoğu Asya’nın bazı bölgelerinde bulunan ve Huberman gibi isimler tarafından testosteron güçlendirici olarak popülerleştirilen bir bitki olan tongkat ali içeren ürünler satış patlaması yaşıyor. Ayrıca testosteron replasman tedavisi (TRT) olarak bilinen bir hizmete de yoğun talep var.
Andrew Tate
Ama bu ürün ve tedavilere olan ilginin motivasyonu, üremekten ziyade erkeklikle ilgili. Şimdiye kadar erkeklerin sağlıklı yaşam pazarındaki yeri sporcu ürünleriyle sınırlı kalmıştı. Üstelik yeni dönemde iri yarı değil ince ve daha uzun kaslı erkek vücudu ‘moda’. Öte yandan bu veriler, yani sperm sayısının ve üremenin azalması gibi veriler henüz tartışmalı. Geçenlerde Danimarka’da yapılan bir araştırma ‘sperm kıyameti’nin tüm dünyayı temsil etmediğini ortaya koymuştu. Bu yeni pazarın oluşması, erkeklerin kafa yapısına uygun iyi pazarlama taktiği bulunmasıyla ilgili görünüyor. Zira ABD’li sağlık markası The Vitamin Shoppe yöneticisi Muriel Gonzalez’in dediği gibi “Erkekler sürü hayvanlarıdır. Tek aykırı kişi olmaktan hoşlanmazlar. Bir takım ya da grup kurmanız gerekir.”
OLİMPİK HÜSRAN
2024 Paris Olimpiyatları’nın açılış töreni büyük fiyasko oldu. Londra’daki 2012 açılış töreninin dört katına mal olmuş! 130 milyon dolar harcanmış. Ama paranın nereye gittiği belli değil.
Açılışı en ‘özel’ noktadan kişi başı 600 Euro’luk biletlerle izleyenler, en çok mağdur olanların başında! Seine Nehri üzerinde alev efektli dandik bir fıskiye ışıklandırması, dört saat aralıksız yağan yağmur ve izleyicilere sunulan tek korumanın şemsiyeler olması, geçiş yapan teknelerin özensizliği, teknelere Olimpiyatlar’a özel herhangi giydirme, süsleme yapılmamış olması, gidenleri bezdirmiş. Herhalde organizatörler, sırtlarını sadece Paris’in mimari ve estetik güzelliğine dayamış. Hz. İsa’yı temsil eden ‘Son Akşam Yemeği’ tablosunu konu edinen drag queen’li şova hiç gelesim yok. Kendi Katolik Kilise’leri bile ayaklandı. Eşitlik ve kapsayıcılık bu mu? Açıkçası ben bu Batı medyası ve eğlence kültüründeki bu birbirine karışmış cinsiyet rollerinin dayatılmasını saldırganca buluyorum. Dünya halklarını buluşturan Olimpiyatlar’da her kültürü bir araya getiren türden bir kapsayıcılık kutlanmalıydı!
Olimpiyat köyü yataklarını geri dönüştürülmüş malzemeden yaptılar.
SÜRDÜRÜLEBİLİR OLİMPİYAT OLUR MU?
Duymuş olanlarınız olabilir. Tarihin en sürdürülebilir olimpiyatları iddiası taşıyor Paris 2024. Karbon ayak izini yarı yarıya azaltıp 1.75 milyon ton karbondioksite düşürmeyi hedefliyorlar. E, küresel iklim anlaşmasına adını veren şehir sonuçta Paris. Ama Olimpiyatlar’da ne kadar ‘çevreci’ olunabileceği tartışmalı. Ben demiyorum. Bilim adamları diyor. Olimpiyatlar için Paris’e giden her bir ziyaretçinin karbon ayak izi hesaplanmış. Bunun, 31 dana burger yemeye veya 83 şişe şarap içmeye veya benzinli arabayla 500 kilometre yolculuk etmeye eşdeğer olduğu belirlenmiş. Her bir ziyaretçi 100 kilo karbondioksit salınımı anlamına geliyormuş...