Brian Johnson’ı duydunuz mu? Kendisi teknoloji milyarderi. 46 yaşında. Yaşlanmayı tersine çevirmek için deneysel bir hayat yaşıyor. Yılda 2 milyon doları gençleşmek için harcıyor. 17 yaşındaki oğlundan kan nakli yaptırıyor. Ona ‘uzun ömür gurusu’ da deniyor. Gençleşmek namına en ileri teknolojide olan hizmetleri kullanıyor. Takipçileri de adeta müritleri gibi.
İşte o işadamı, geçenlerde ABD Florida’da önde gelen uzmanların katılımıyla düzenlenen uzun ömür zirvesinde konuştu. Arkasına aldığı bu rüzgarla yeni projesini açıkladı. Dedi ki “Yaşlanma karşıtları toplanıp kendi ulus devletimizi kuralım. Pizza, çörek, içki, tatlı yasadışı olsun. Çünkü ölüme yaklaştıran her şey, şiddet eylemidir. Bunları tüketmek de başlı başına şiddet eylemi sayılsın.” Devleti için fiziksel bir konum oluşturmayı yakın vadede mümkün görmüyor. Ama bunun küresel bir ağ olarak başlatılabileceğini planlıyor. Bu devlet yapılanmasına da herkes kabul edilmeyecek. ‘Yaşlanma karşıtı vatandaşlar’, yaşlanmayı geciktirip uzun ömür sürmeye kararlı olduklarını birtakım testlerle kanıtlamak zorunda olacak.
UZUN ÖMÜR SİMÜLASYONU
Dünyada sağlık ve zindelikle ilgilenen inanılmaz çok sayıda insan var. Ancak bir yandan da dünyadaki sağlık sistemlerinin çok yıpratıcı bir şekilde yapılandırıldığı da gerçek. Johnson, bu insanların ihtiyaç duyduğu altyapıya, testlere, terapilere, beslenmeye ve cihazlara erişimi tek bir çatı altında toplamak istiyor. Yaşlanma karşıtı uzun ömür simülasyonunda hayat nasıl olacak peki? Testler için belirli terapileri grup halinde satın alacaklar. Bu bir sağlık savaşı değil. Yeni ulusta vatandaşlar, hastalıkların ortaya çıkmasını önlemeyi amaçlayan bir bakım arayışında olacaklar. Vatandaşların sabah 5’te uyanmaları, erkenden saatlerce egzersiz yapmaları ve günde 2 bin 250 kaloriyi asla aşmayan bir diyete uymaları gerekecek. Johnson’ın yönetim biçimine dönüştürmek istediği yaşam tarzına “gastro faşizm” diyen de var, “akıl hastalığı” diyen de. Fikir kulağa çok çılgın ama insancıl gelse de uygulamada nasıl olacağını merak ediyorum. Şekerlemenin, abur cuburun sadece karaborsa pazar olarak sızabileceği bir ulus çok fantastik olurdu. Umarım kurulur ve genç kalma kararlılığım ile kriterleri karşılayıp ben de dahil olurum!
PSİKOLOG YERİNE FİLOZOF AKIMI
Komedyenler Pınar Fidan ve Seda Yüz’ün mizah yaptığı kişisel kanallarını zaman zaman izliyorum. Geçenlerde terapi konusunu yine çok zekice ele almışlardı. Terapisti de manipüle etmenin mümkün olduğunu, onun için ‘çok zeki’ bir terapiste ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Esprisini yaptıkları şey oldukça ciddi bir mesele. Deneyimlerine dayanarak mı bu noktaya değindiler, bilmiyorum. Ama dünyada ‘zeki psikologlar’a ihtiyaç her geçen gün artıyor. Çünkü çok sayıda kişi, kişisel gelişim dünyasına uzmanlık iddiasıyla katılıyor. Dolayısıyla zeka seviyesi yüksek bir psikologa denk gelmek, samanlıkta iğne bulmak kadar zor. Bu yüzden dünyada şöyle bir akım başladı:
TEDAVİ ETMİYORLAR
IQ seviyelerine uygun psikolog bulmakta zorlananlar için devreye ‘filozoflar’ giriyor. Ruhsal tedavi iddiaları yok. Ama terapideki en temel ihtiyaç olan ‘anlaşılma’ ihtiyacını karşılama ve zihninizde karanlıkta kalan odaları aydınlatma iddiaları var. ABD’de Ulusal Felsefi Danışmanlık Derneği (N.P.C.A.) ve Amerikan Felsefi Uygulayıcılar Derneği (A.P.P.A.), danışmanlık veren filozofları listeliyor. İtalya’da farklı felsefi danışmanlık biçimleri için birden fazla profesyonel kuruluş var. Benzer kuruluşlar Almanya, Hindistan, İspanya, Norveç’te de mevcut. Hatta Avusturya, İtalya ve Romanya’da üniversiteler bu alanda yüksek lisans dereceleri sunuyor!
MUTLU BAYRAMLAR
ABD’de sokaklarda 70 ila 100 yaşındakilere soru soran bir vlogger var. En büyük pişmanlıklarını, aldıkları dersleri, gençlere tavsiyelerini soruyor. Sorduğu herkes için en önemli olan ve öncelik vermediklerine pişman oldukları şey ORTAK: Sağlık, aileyle zaman geçirmek, deneyimler kazanmak, ilişkilere kıymet vermek, her günün tadını çıkarmak. Herkese, bu tür pişmanlıklardan uzak, sağlıklı, nice bayramlar diliyorum...