Mustafa Kemal Paşa, Yunus Nadi Bey’i sonuna kadar dinledikten sonra gülümsedi. Yunus Nadi Bey şaşırarak sordu: “Paşa hazretleri, bu adam hakkındaki fikrinizi müsaadenizle sorabilir miyim?” Mustafa Kemal, gayet sakin bir sesle: “Casustur casus!” dedi. Yunus Nadi Bey sapsarı kesildi, “Ne buyurdunuz paşam, anlayamadım” dedi.
Mustafa Kemal: “Anlaşılmayacak bir şey yok, bu adam İngiliz casusu. Hakkında gizli takibat var. Hakikat yakında bütün çıplaklığıyla meydana çıkacak. Yalnız siz kimseye bundan bahsetmeyiniz…” Mustafa Sagir, görüşme sırasında Mustafa Kemal’e Hindistan’da yaşayan Abdülmennan adlı önemli bir şahsiyet tarafından gönderilen sözde sancak ve mektubu sundu. Hintli Müslümanların topladığını ileri sürdüğü altın ve paraları anlatarak, bunların yakında Ankara’da olacağına dair güvence verdi. Oysa Mustafa Kemal, Sagir’in bir casus olduğunu baştan beri anlamıştı.
Görüşmeden memnun ayrılan Mustafa Sagir, Hürriyet Oteli’nin üst katına yerleştirildi. Daha sonra Hürriyet Oteli, onu görmek isteyen çok sayıda memur, ulema ve Ankara’nın ileri gelenlerini ağırladı. Birçok kişi Sagir ile tanışıp sohbet etmek için sıraya girdi. Sagir ise Ankara’nın gündemini öğrenmek için bilhassa gazetecilerle tanışmak istiyordu. Mustafa Sagir, Hindistan’da dünyaya geldi. İngilizler, Hindistan’ın çeşitli bölgelerinden her beş yılda bir birkaç Hintli çocuk seçiyor, bunları eğitmek üzere İngiltere’ye gönderiyordu. Mustafa Sagir de on yaşında iken Londra’ya götürüldü ve özel olarak yetiştirildi.
İngilizler kendisine, ‘İngiltere’ye sadık kalacağına, kralın taç ve tahtı tehlikeyle karşılaştığı takdirde, bu konuda hayatını bile feda etmekten çekinmeyeceğine’ dair, Kur’an-ı Kerim üzerine yemin ettirdiler. İngiliz gizli servisince büyük bir özenle yetiştirilen Mustafa Sagir, kültürlü, tecrübeli, cesur bir kişilikti. İngilizce’den başka Arapça, Farsça ve Türkçe biliyordu. Sagir, Milli Mücadele başlayınca İngiltere tarafından Anadolu’ya gönderildi. Hint Müslümanlarının temsilcisi sıfatıyla Anadolu’ya gelen Sagir, Ankara hakkında detaylı bilgi toplayarak İngiltere’ye bildirmekle görevlendirildi. İngiltere’nin Mustafa Sagir’den en önemli beklentisi, Mustafa Kemal Paşa’yı bir suikastle bertaraf edip, Milli Mücadele hareketini etkisiz hale getirmesiydi. Sagir, İngilizlere gönderdiği mektuplarda Mustafa Kemal’in yaşantısını, evinden ne zaman dışarı çıktığını, otomobille nerelere gittiğini, otomobilin hızını, otomobiline kimleri aldığını ve arkadaşlarının kimlerden oluştuğunu detaylı olarak bildiriyordu.
Mehmet Akif Ersoy ile de samimiyet kuran Sagir, Akif’in evine gelip gitmekte, mektuplaşma adresi olarak bu evi kullanmaktaydı. Bu adrese Hindistan’dan, İstanbul’dan, Mısır’dan o kadar çok mektup geliyordu ki Akif şüphelenmeye başladı. Bir gün Sagir’e yine bir zarf geldi. Kazara ucu yırtılan zarfı, şüpheleri iyice artan Mehmet Akif yırtarak açtı. Zarfın içinde çok sayıda kağıt vardı ama hiçbirinin üzerinde bir şey yazmıyordu. Adnan Bey, mektupları kimyager Avni Refik Bey’e iletti. Böylelikle mektuplarda amonyak kullanılarak yazılan gizli yazılar ortaya çıktı… İlk sorgulaması Adnan Adıvar tarafından yapılan Sagir, baştan hiçbir şey söylemese de deşifre edilmiş gizli mürekkepli mektuplar kendisine gösterilince konuşmaya başladı:
“Maksadım Mustafa Kemal’i vurmaktı. Bununla Türklerin İstiklal Savaşı duracak, hükümet yıkılacaktı. Mustafa Kemal’i de Efgan Kralı’nı vurduğum gibi öldürecektim.” Mustafa Sagir’in yargılaması Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yapıldı, oy birliğiyle idam cezasına çarptırıldı, 24 Mayıs 1921’de asılarak idam edildi.