Sadık Gültekin’le Doğru TercihÇocuklara okumayı sevdiren alay

HABERİ PAYLAŞ

Çocuklara okumayı sevdiren alay

Reşat Nuri Güntekin, “Damga” adlı eserinde, Amin Alayı’nı bir çocuğun gözünden anlatıyor: “Bir gün mektep Amin Alayı’na gidecekti. Hoca efendi avluda çocukları sıraya dizerken dadım geldi. Beni kolumdan tuttu: ‘Sen gidemezsin. Paşa baban duyarsa ikimizi de öldürür’ dedi. Bir şey söylemeden taburdan çıktım, dadımla beraber bir köşeye çekildim.

Biraz sonra alay yola çıktı; arkadaşlarım el ele tutuşarak ilahi okumaya, hep bir ağızdan ‘Amin’ diye bağırmaya başladılar. Artık kendimi zaptedemiyor, başımı dadımın çarşafına saklıyarak ağlıyordum. Halim kalfaya çok dokunmuş olacak ki her şeyi göze aldı, beni sokak aralarından dolaştırarak alaya yetiştirdi. Çocuklarla beraber ‘Amin’ diye bağırdıkça kendimi birkaç yaş büyümüş zannediyordum. Uzaktan bizi takip eden zavallı dadım mendiliyle gözlerini siliyordu.” Amin Alayı, genellikle kandil, pazartesi veya perşembe günleri düzenlenen, okula başlayacak çocuklar için yapılan bir Osmanlı geleneğidir.

Haberin Devamı

Okula başlayacak çocuğun ailesi bir gün önceden mektebin hocasına haber gönderirdi. Hoca, merasim günü çocukları sıraya dizer, öndekiler yüksek sesle ve koro halinde ilahiler okuyarak, arkadakiler de beyit aralarında “Amin” diye bağırarak neşe içinde çocuğun evine gelirlerdi.

Okuldan hareket eden Amin Alayı eve doğru yaklaşırken çocuk kapıda bekletilir, Amin Alayı eve gelince hoca dua eder, arkasından herkes “Amin” derdi. Daha sonra çocuk, önceden süslenerek hazırlanmış bir arabaya veya Midilli atına bindirilir ve ilahiler söylenerek çıkılırdı. Kafilenin önünde iki kişi atlastan yastık üzerinde cüz kesesi ile elifbâyı, arkasındaki, çocuğun okulda oturacağı minderle okurken üzerine cüzünü koyacağı rahleyi taşırdı. Şehrin sokaklarında bu şekilde bir müddet dolaşılarak çocuk okula getirilirdi.

Yine usulüne uygun olarak hocasından ilk dersini aldıktan sonra onun ve davetlilerin ellerini öper ve hocanın yaptığı dua ile tören biterdi. Amin Alayı, bazen sokaklarda bir müddet dolaştıktan sonra çocuğun evine gelir ve ilk ders orada verilmek suretiyle tören tamamlanmış olurdu. Tören sonunda çocuğun ailesince hazırlanmış yemekler yenilir, hocaya, ilahi okuyan ve alaya katılan bütün çocuklara hediyeler ve harçlıklar dağıtılırdı. Amin Alayı, çocuklara okulu sevdirir ve okuma şevklerini artırırdı.

Haberin Devamı

Yahya Kemal, eğitim hayatına girişini, “Mektebe başlayışım geleneğe tamamıyla uygun oldu. Erkenden öğretmen bizim selamlığa geldi; çarşıdan bana salavatlı bir divit, boyundan geçirilen sırmalı bir cüzdanlık alınmıştı. Öğretmen kalem açtı, divitin mürekkebine batırdı. Bir ‘Rabbi Yessir’ yazdı. Sonra üstüne şeker döktüler, bana o yazının mürekkebini şekerli şekerli yalattılar. Dışarıda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı. Davetliler vardı, onlar şerbet içti.

Beni bir araba ile ayrı bir yoldan mektebe ilettiler” şeklinde özetliyor. Halide Edip, Amin Alayı ile okul hayatına başlayanlardan. Halide Edip, o günü şöyle anlatıyor: “Ablama da bana da gayet süslü, ipekli entariler giydirdiler, başımızı örttüler. Sonra bizi köşedeki hocanın önüne oturttular. Hoca, rahlenin üstünde duran az yapraklı bir kitabın ilk sayfasını açtı. Şahadet parmağını sayfanın başını kapayan, karışık bir sayfanın üstüne koydu.

Haberin Devamı

Biz de bu kalın sesini takip ederek ‘Besmele’ ve ‘Elif’ dedik.” Hasan Ali Yücel, o günü şu sözlerle anıyor: “Babam: ‘Ali, öp Hoca Efendi hazretlerinin elini’ dedi. Hemen kalktım; yine yüzü gülüyordu, elini uzattı, yumuşacık bir el, öptüm. ‘Berhudar ol, evladım. Ali Efendi’yi ne zaman bana teslim edeceksiniz, beyefendi?’ diye sorunca, babam ‘Yarın’ yanıtını verdi. ‘Yarın salı değil mi, efendim? Onu iki gün sonra lütfedip getirseniz. Perşembe mübarek gündür. Alışmak için daha iyi olur. O da inşallah hem-namı gibi büyük âdem olur.”

Sıradaki haber yükleniyor...
holder