Johann August Sutter, İsviçreli bir göçmen. Sutter, Amerika’ya göç etmeden önce İsviçre’de orduda görev aldı. Sicilinde hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlar bulunan ve tepeden tırnağa borca batan Sutter, önce Fransa’ya gitti, oradan da 1834 yılında gemiyle Amerika’ya göçtü. Amerikan vatandaşı olan Sutter, Kaliforniya’da Hawai Adaları’ndan getirdiği kölelerle tarım ve ticaret kolonisi Sutter’s Fort’u kurdu.
Sürülmesine bile gerek duyulmadan topraktan büyük verim elde eder. Kazanılan başarı gerçekten büyük olur. Daha ilk yıl, bire beş ürün alınır. Ambarlar, ağzına kadar dolar ve çok geçmeden sürülerdeki hayvan sayısı binlere ulaşır. Koloni gittikçe gelişerek büyük bir yerleşim merkezi haline gelir. Kanallar açılır, değirmenler ve iş merkezleri kurulur. Sutter, 14 yıl önce Amerika’ya gelirken geride bıraktığı karısı ve üç çocuğunu da yanına alır.
1848’de çiftliğin doğramacısı James W. Marshall, heyecan içinde Sutter’in evine koşar ve ona toprak kazılırken çıkan, içinde birkaç sarı tanecik bulunan bir avuç dolusu kum gösterir. Evet, dünyayı sarsacak olan altın arama hastalığı böylelikle başlamış olur…
Sutter, incelemeler neticesinde olayın gerçek olduğunu anlar. Adamlarına ağızlarını sıkı tutmalarını tembihler. Altın, başka hiçbir yerde bu kadar bol değildir ve kolaylıkla çıkarılmaktadır. Altın çıkarılan bu toprakların tümü, Sutter’in tapulu malıdır. Sutter bir anda dünyanın en zengin adamı olur!
Kısa bir süre sonra bu sırrı herkes öğrenir. Sutter’in adamları işi bırakır. Telgraflar bütün ülkelere ve denizaşırı yerlere burada bulunan altını müjdeler, çok geçmeden insan selleri buraya doğru akmaya başlar. Onlar için buraların sahibi yoktur ve bu serüven düşkünü adamlara karşı koyma yürekliliğini kimse gösteremez.
Buraya akın eden güruh, kendilerine ev yapmak için depolarını yıkarlar, ekili tarlaları çiğnerler, makinelerini çalarlar. Sutter, kendi altınları içinde boğulur. Sutter’in resmi mühürlü San Francisco toprakları üstünde, aklın alamayacağı hızla yeni bir kent yükselir. Sutter, gözü dönmüş altın avcılarının bulunduğu bölgeden uzaklaşıp yeni kurduğu çiftliğine çekilir. Canla başla çalışarak bu verimli topraklardan bir kez daha yararlanmasını bilir.
1850 yılında Kaliforniya’da kanun egemenliği ve hukukun üstünlüğü yeniden yaşama geçirilmiştir. İnsanlık tarihinde o ana kadar eşine rastlanmamış büyük bir dava başlar. Sutter, uğraş verip kurduğu kolonisine yerleşen tam 17 bin 200 çiftçiye karşı dava açar ve kendisinden çaldıkları toprakları boşaltmalarını ister. Kaliforniya hükümetinden de 25 milyon dolar tazminat ve çıkarılan altından da pay ister. Davayı yürütmesi için büyük oğlu Emil’e hukuk eğitimi aldıran Sutter, çiftliklerinden elde ettiği bütün parayı bu davayı kazanmak için harcar. Dört yıl süren mahkeme 15 Mart 1855’te kararını açıklar. Yargıç Thomson, Sutter’in iddialarında tamamen haklı olduğunu onaylar. Sutter, amacına ulaşmıştır, yeniden dünyanın en zengin adamıdır!
Fakat mahkeme kararı açıklanır açıklanmaz, San Francisco ve bütün ülkede bir kasırga kopar. Mülkleri ellerinden alınma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir sürü yağmacı, adliye sarayına saldırarak binayı ateşe verirler. Çapulcular tarafından sıkıştırılan büyük oğlu kendini vurur; ikinci oğlu da öldürülür; üçüncüsü kaçmayı başarır fakat İsviçre’ye dönerken boğulur. Sutter, canını zor kurtarır; çiftlikleri yakılıp yıkılır, bütün mal varlığı yağma edilir.
Sutter, tam 25 yıl boyunca Washington’daki adliye sarayı çevresinde dolanıp durur; bir makamdan ötekine, bir milletvekilinden diğerine sürüklenir. Sutter, 17 Temmuz 1880 günü kalp krizi sonucu vefat eder. Cebinde, dünya tarihinde bir eşine daha rastlanmayacak büyüklükte her türlü hak ve hukuka karşı güvence altına alınmış bir belge kalmıştır…