Değişime direnç gösterme durumuna ‘Midye Sendromu’ denir. Midyeler, varlıklarını sürdürme konusunda hayatları boyunca tek bir karar alır; acaba bundan sonraki hayatlarının geri kalanını nerede geçireceklerdir? Midyeler nereye yerleşeceklerine ilişkin kararı aldıktan sonra, kendilerini bir kayaya yapıştırırlar ve bundan sonraki ömürlerini hiç hareket etmeden, akıntıların getirdiği yiyecekler ile beslenerek devam ettirirler. Değişime direnç gösteren pek çok eğitimci var, bunların midyelerden ne farkı var?
YÖK’ün baraj puanlarını kaldırması, öğrencisizlik nedeni ile kapanma noktasına gelen bazı fakültelere ‘can suyu’ oldu. YÖK, suni solunum yaparak bu fakülteleri bir süre daha yaşatmaya çalıştı. Plansız programsız açılan fakülteleri doldurmak için öğrenciler ‘dolgu malzemesi’ olarak kullanılmamalı.
Mezunları iş bulamayan, amacını ve işlevini yitirmiş pek çok fakülte var. İlginç olan bu fakültelerde öğretim üyesi sayısı öğrenci sayısını aşmış durumda.
Fen-edebiyat fakültelerinin amacı öğretmen yetiştirmek olmadığı halde, buradan mezun olan öğrencilerin neredeyse tamamı öğretmen olmak istiyor. O zaman bu fakülteler ya amaçlarını ya da ürünlerini değiştirmeli.
Fizik, matematik gibi eğitimi zor olan bölümlere bu yıl eksi netlerle giren öğrenciler oldu. Eksi netle giren öğrenciler bu bölümlerde nasıl okuyacak?
Yaldızlı diplomalar, dolu bir özgeçmiş, iyi referanslar ve bir sürü sertifika birçok insanın sahip olmak istediği donanımlardır. Bunları hayal etmek dahi tatmin edicidir, fakat her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, kariyere fazla odaklanmanın da yıpratıcı olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Sağlam bir kariyere sahip olmak ve kendini günden güne geliştirmek güzel ama zor bir eylemdir. Yılmadan, azimle, son derece sağlam bir disiplinle çalışmak, kariyer basamaklarında zirveye giden yolu ilmek ilmek işlemek gerekir. Ancak şimdiki gençlerde bu azmi görmek pek mümkün değil!
Türkiye’de eğitim ve becerisi yüksek iş gücünün yarısından fazlası niteliklerinden daha düşük işlerde ve daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalıyor.
‘Modüler Eğitim’ diyorlar. ‘Modüler’ ifadesi eşya için kullanılır, eğitimin modüleri olmaz. Eğitim bir bütündür, yan yana veya üst üste koyarak eğitim olmaz!
Ülkemizde akademik yükselme nitelikli yayınlar ekseninde değil, niceliksel olarak belli bir hedefi tutturma şeklinde yapılandırılıyor.
AR-GE bütçeleri öğretim elemanlarını desteklemek veya öğrencilere burs vermek gibi faaliyetlerin ötesinde kampüsleri daha da betonlaştırmak için kullanılıyor.
Herkesi üniversiteden mezun etmek gibi anlamsız bir amacımız var. Çoğu üniversitemiz oyalama işlevi görüyor, diplomalı işsizler ordusu yaratıyor. Araştırma üniversiteleri olduğu gibi oyalama üniversiteleri de var!
Çocuklara kurabiye kalıbı gibi muamele gösteriliyor, herkese tek beden saçmalığı neden? Bir doktor bütün hastalarına aynı reçeteyi yazarsa bunun sonuçları feci olur ancak okul sistemine gelince yaşananlar tam anlamıyla bu! Bu, eğitimde suistimaldir. Her bir öğrencinin farklı karakteri, istekleri, özellikleri ve hayalleri varken, siz hâlâ aynı şeyleri aynı yöntemlerle öğretiyorsunuz!