Atatürk, Hitler’in başarıya ulaşabileceğine hiçbir zaman inanmadı ve düşüncelerinin kendisini bir gün yıkıma götüreceğini söyledi. Sabiha Gökçen, Atatürk’ün bu konudaki düşüncelerini, ilk ağızdan aktarıyor: “Dünyanın bugünkü durumu hiç de parlak görünmüyor.
Hitler bir ırkçıdır. Dikkat buyurunuz, milliyetçi demiyorum, ırkçı diyorum. Alman ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur.
Tekmil Alman gençliğini peşine takmış, onlara bu ideali aşılamıştır. Şunu da hemen ilave edeyim ki ne faşizm ne de Nazizm’in sonu yoktur. Ben belki bunu görecek kadar yaşayacak değilim. Bu işin sonu savaştır ve bu savaşın sonunda ne faşizmin ne de Nazizm’in ayakta kalabilmesine olanak görüyorum.” Atatürk, Hitler’in tutumunun genel savaşı yakınlaştırdığını görmüş, ancak o yoldaki girişimler, onun vefatından sonra olmuştur.
***
Hitler, Rusya’yı istila ederken, Stalin’in Alman ordusuna hiçbir şey bırakmama emri doğrultusunda; bütün ekinlerin yakılması, fabrikaların sökülmesi, tren yollarının, köprülerin imha edilmesini içeren “Kavrulmuş Toprak” stratejisi uygulandı. Napolyon Bonaparte’ın “Ordular mideleri üzerinde yürür” sözü tekerrür eder, bir ordu için ikmal ve iaşenin önemi tekrar vurgulanır. Dört yıl sonra tarih tekerrür eder, bu kez karşı strateji devreye girer. Kızıl Ordu, Alman topraklarında ilerlerken, aynı emir bu kez Hitler tarafından yayınlanır.
Bu emre göre Almanya çöle çevrilecek, düşmana hiçbir şey bırakılmayacaktır. II. Dünya Savaşı’nın sonlarında Almanya, Müttefik Devletler tarafından kuşatılınca Hitler, silahlanma bakanı Albert Speer’den Almanya’nın bütün sanayisinin ve alt yapısının yok edilmesini ister.
Hitler, “Neron Kararnamesi” olarak bilinen bir kararname yayınlayarak, tüm askeri ulaşım ve iletişim tesisleri, sanayi kuruluşları ve ikmal depolarının yanı sıra Reich topraklarında bulunan ve düşman tarafından kullanılabilecek değerli her şey imha edilecektir. Böylelikle Almanya’nın işgal edilmesinin bir anlamı kalmayacaktır.
***
Speer, böyle bir şey yapılırsa, Alman halkının müthiş bir yokluk ve ölüme maruz kalacağını söylediğinde, Hitler tarihi yanıtını verir: “Savaş kaybedildiğinde doğal olarak millet de kaybedilir. Bir topluluğun ilkel bir hayatı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu temel gereksinimleri düşünmeye gerek yoktur, aksine bunları yok etmek bizim için daha iyidir.
Çünkü bu ulus zayıf olduğunu kanıtlamış olacaktır ve gelecek, daha güçlü olduğunu net bir biçimde gösteren Doğu’daki ulusundur. Zaten, muharebeler bittiğinde hâlâ yaşayanlar zayıflardır, çünkü en iyileri savaşta yaşamlarını yitirmiştir.” Speer, bu kararnameyi yürürlüğe koymaz. Komutanları ziyaret ederek, Hitler’in emrine uyulması halinde nasıl bir Almanya ile karşılaşacaklarını anlatır.
Komutanlar Speer’e hak verir ve patlayıcıların dağıtılmasına engel olur. Çoğunluğu kendisini çılgınca seven Alman halkına Hitler’in bakışı böyleydi. Zaten diktatörlerle destekçileri arasındaki aşk genellikle tek taraflıdır. Bir diktatör halkını, halkının o diktatörü sevdiği gibi sevmez!