Duyu organlarının öğrenme sürecindeki etkisinin görme yüzde 83, işitme yüzde 11, koklama yüzde 3.5, dokunma yüzde 1.5 ve tat alma yüzde 1 şeklinde olduğu belirtiliyor.
Görme ve işitme duyusunun öğrenme sürecinde çok önemli olduğuna şüphe yok ancak gerçekten koku duyusunun öğrenme sürecindeki ağırlığı yüzde 3.5 düzeyinde midir? Özellikle son yıllarda yapılan deneysel çalışmalar, koku duyusunun öğrenme sürecinde yüzde 3.5’ten daha fazla ağırlığa sahip olduğunu gösteriyor. Bu konudaki araştırmalar, koku duyusunun öğrenme sürecinde başta dikkat, algı, hafıza ve duygu-durum üzerinde önemli etkileri olduğunu gösteriyor. Öğrenme ortamında kullanılan kokuların bilişsel performans, yaratıcılık, matematiksel başarı ve yazma becerisi üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu; kokuların dikkat ve konsantrasyon üzerinde önemli etkileri olduğunu gösteriyor.
Eğitim Bilimci Prof. Dr. Burhan Akpınar, ilköğretim öğrencileri üzerinde yürütülen deneysel bir araştırmada, sınıf ortamına verilen limon aromasının, öğrencilerin dikkat düzeyini yükselttiğini söylüyor. Japonların yaptığı bir deneyde havaya lavanta kokusu verildiğinde işçi hatalarının yüzde 21, yasemin verildiğinde yüzde 33, limon kokusu verildiğinde de yüzde 54 düştüğü saptandı. Rus Bilimler Akademisi psikologlarının yaptığı benzer bir çalışmada da benzer sonuçlar elde edildi.
Ortama verilen limon, yasemin veya okaliptus kokularının bilgisayar operatörlerinin üretkenliğini artırdığı ve uyuşukluğu gidermede etkili olduğu görüldü. Aynı çalışmada, odaya yasemin kokusu verildiğinde klavye hatalarının yüzde 30, limon kokusu verildiğinde de yüzde 50 oranında düştüğü belirlendi. Freiburg Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırma, aynı koku ile çalışan ve uyuyan öğrencilerin “öğrenme başarısında yüzde 30 artış” olduğunu ortaya çıkardı.
Bilim insanları, uyku ve kokular arasındaki ilginç bağlantıyı araştırıyor. Son zamanlarda yapılan bir araştırma, belirli kokuların, uyku sırasında maruz kalındığında bilişsel işlevleri önemli ölçüde artırabileceğini gösteriyor. Bu bulgular, uyku ve kokular arasındaki ilginç bağlantıyı daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Araştırmayı yürüten bilim insanları, deneklerin farklı kokular eşliğinde uyumalarını sağladı. Bu kokular arasında lavanta, biberiye ve çay ağacı gibi bitkisel esanslar yer aldı.
Denekler, normal bir uyku döngüsüne girdikten sonra belirli bir kokuya maruz bırakıldılar. Ardından deneklerin bilişsel işlevleri, hafıza, konsantrasyon ve problem çözme gibi alanlarda test edildi. Sonuçlar, belirli kokulara maruz kalmanın uyku sırasında bilişsel işlevleri artırabileceğini gösterdi. Denekler, bu kokulara maruz kaldıklarında hafıza görevlerinde daha yüksek başarı gösterdi.
Bilim insanları, koku alma yeteneği kaybının, yaklaşık 70 nörolojik ve psikiyatrik hastalığın gelişimini tetikleyeceğini belirtiyor. Araştırmacılar, orta dereceli demansı olan kişileri belirli bir süre boyunca günde 2 kez 40’a kadar farklı kokuya maruz bırakmanın hafızalarını ve dil becerilerini güçlendirdiğini, depresyonu hafiflettiğini ve koku alma kapasitelerini geliştirdiğini söylüyor. Yeni yapılan bir araştırma, geceleri belirli kokulara maruz kalan yaşlı kişlerin yüzde 226 oranında hafıza artışı gösterdiğini açıklıyor. Öğrenme ve Hafıza Nörobiyolojisi uzmanı Prof. Michael Yassa, “Koku alma duyusu, beynin hafıza devrelerine doğrudan bağlı olmak gibi özel bir ayrıcalığa sahiptir” diyor.