Darüleytam, Balkan ve I. Dünya savaşlarında kimsesiz kalan çocukları barındırmak ve bir meslek edindirmek amacıyla kurulan müesseselerin adıdır. “Yetimler yurdu, yetimhane” anlamına gelen darüleytam, 25 Kasım 1914 tarihinde kuruldu. Darüleytamlar esas olarak şehit çocuklarına sahip çıkma amacını taşısalar da kuruma alınacakların kapsamı geniş tutuldu; yetim, öksüz ve korunmaya muhtaç tüm kimsesiz çocuklar darüleytama kabul edildi. Darüleytamların gaye ve işlevlerine bakıldığında, salt bir yetimhane vazifesi olarak faaliyet göstermedikleri, öğrencileri bir sanat dalında uzmanlaştıracak tarzda çalıştıkları görülür.
Darüleytamlar, I. Dünya Savaşı’nın uzamasıyla bağlantılı olarak öğrenci sayısındaki artışlar üzerine bir süre sonra öğrenci kabul edememe noktasına geldi. Hatta devletin maddi durumu, gıda ve eşya fiyatlarında görülen aşırı yükselmeler, 15-20 binleri bulan darüleytam öğrencilerinin bakımını güçleştirdi. Bu süreçte bazı taşra darüleytamları kapatıldı. Darüleytam öğrencilerinin yurt dışında eğitim almaları yönünde çalışmalar da oldu. Özellikle müttefik devlet Almanya, öğrencilerin eğitim amaçlı gittiği ilk ülkedir.
Bu eğitim teknik alanlarda olduğu kadar sanat dallarını da kapsıyordu. Almanya ile darüleytam ilişkisi sadece eğitim yönüyle değil darüleytamların kuruluşlarında ve yapımındaki yardımları bakımından da önemlidir. Özellikle zirai ve sanayi alanlarında yoğunlaşan bu eğitim süreçlerinde İttihat ve Terakki’nin eğitim politikalarının izleri görülüyordu. 1916’da Enver Paşa, Alman Askeri Ataşesi’ne hükümetin 12 ila 18 yaşlarında 5 ila 10 bin erkek yetimi Almanya’ya göndermeye istekli olduğunu bildirdi. Bu çocuklar el sanatları, madencilik, ormancılık ve sütçülük de dahil olmak üzere ziraat alanlarında çırak olacaktı.
Enver Paşa’yı böyle bir planı hayata geçirmeye sevk eden, sayıları 10 binin üstünde yetimin masraflarını karşılamakta zorlanan darüleytamların durumu ve ardı arkası kesilmeyen yeni kabul başvurularıydı. Alman dışişleri, binlerce değil de birkaç yüz yetimle projeyi sabitledi. İlk olarak 300 çırak gönderilmesi düşünüldü. Maarif Nezareti ve Darüleytam Umum Müdürlüğü, bu ilk grubu gönüllüler arasından, İstanbul yetimhanelerinden seçti. 292 öğrencilik ilk kafile, 17 Nisan 1917 tarihinde yola çıktı.
200 çocuktan oluşan ikinci grup, ilk grubun aksine, Anadolu’daki yetimhanelerden toplandı. Alman kaynaklarına göre 1918 yılı itibarıyla bin 500 öğrenci bu haktan yararlanıyordu. Ancak hem Almanya’da hem Osmanlı’da, Almanya’daki darüleytam öğrencileri önemli tartışmalara neden oldu. Çeşitli nedenlerle darüleytam öğrencileri firar ediyordu. Bu kaçışlarda yanlış meslek seçimi, memleket özlemi, mizaç uyumsuzluğu, sebatsızlık vb. gibi faktörler etkili oldu. Hatta eğitimini tamamlayıp dönen öğrenciler dahi bu belirsizlikten nasibini aldı.
İlk kafilenin Berlin’e varmasından kısa zaman sonra başlayan sorunlara savaşın getirdiği maddi sorunlar da eklenince sıkıntılar daha da arttı. Sağlık problemleri, öğrencilerin yaşlarının küçüklüğü ve daha önceki çıraklık deneyimlerinin tutarsızlığı yüzünden ilk iki ay içinde yetimlerin yüzde 25’i geri gönderildi. Kaçanlar ve kaybolanlarla birlikte maden çıraklarından geriye 140, zanaat çıraklarından ise 181 öğrenci kaldı. Görüldüğü üzere Almanya’ya giden darüleytam öğrencilerinin Avrupa macerası sıkıntılı geçti. Özünde iyi olan ancak savaşın sonuçları nedeniyle iyi yönetilemeyen süreç, hüsranla sonuçlandı ve güzel hayallerle başlayan bu macera, ne yazık ki savaşın yıkıntıları arasında kayboldu. Eğitim için darüleytam tarafından Almanya’ya gönderilen ancak orada perişan bir halde bulunan talebelerden çoğunun İstanbul’a geri döndüğü, kalanların ise Almanya’da sahipsiz kaldığı görülüyor...