Osmanlı Devleti’nin ilk gayrimüslim nazırı Garabed Artin Davud’dur. Ermeni olan Garabed, Nafıa (Bayındırlık) Nâzırı olarak atandıktan kısa bir süre sonra, 1868 tarihinde Rumeli demiryolu anlaşmalarını yapması için Avrupa’ya dış borç aramaya gönderildi.
İlk olarak Viyana’ya giden Garabed, burada işi üstlenecek birini bulamadı. Viyana’dan Paris’e geçerek banker Baron Maurice de Hirsch ile temas kurdu. Aslen bir Macar Yahudisi olan Baron Hirsch ile 1869 tarihinde, Rumeli’de demiryolunu inşa edip 99 yıllığına işletme hakkı tanıyan ön anlaşma imzalandı. Meclis, anlaşma hakkında bilgi vermesi için Garabed’i geri çağırdı. Garabed, kendisinin sözleşmeye tam olarak vakıf olmadığını ve metni bir avukata hazırlattığını ifade etti. Anlaşmanın yeniden düzenlenmesi ve bazı şartların yumuşatılması için Garabed tekrar Avrupa’ya geri gönderildi.
Fakat bu sefer Osmanlı aleyhine bir anlaşma yapıldı ve ihale yolsuzluğunun çarkları dönmeye başladı. Bunun üzerine Garabed’in rüşvet aldığına dair dedikodular çıktı. Garabed, bu dedikodular üzerine hastalığını bahane ederek istifa etti. Hirsch, demiryolunun sermayesinin kendisi tarafından sağlanacağını taahhüt etti. 17 Nisan 1869 tarihinde sözleşme imzalandı. Hirsch’in avukatının son derece karışık bir hale getirdiği sözleşme, hükümet tarafından olduğu gibi kabul edildi.
Demiryolunu yapma ve 99 yıl işletme hakkı Hirsch’e verildi. Demiryolu inşası için, öncelikle sermaye sağlanması gerekiyordu. Hirsch’in önerisiyle, devlet her biri 400 Fransız frangı değerinde, bir milyon 900 bin adet tahvili piyasaya sürdü. Hirsch, bu tahvilleri hükümetten tanesi 128.5 Fransız frangı karşılığında satın aldı ve hemen başka bir bankaya her biri 150 Fransız frangı karşılığında sattı. Hirsch, daha işin başında, hiçbir risk almadan, 42 milyon 570 bin frank kazandı. Ayrıca tahvillerin piyasaya sürülmesinden de pay aldı. İnşaat başlayınca da yolsuzluklar devam etti. Hirsch hattın kilometresi için 200 bin frank alıyordu.
Fakat inşaat işini taşeron firmalara devrettiğinden, onlara kilometre başına 100 bin frank ödüyordu. Bu durumda inşaatta ve malzemede azami ölçüde tasarrufa gidiliyor, dolayısıyla hatlar kötü yapılıyordu. Hirsch, 1860-1875 yılları arasında, 2 bin kilometre yerine bin 279 kilometre demiryolu yaparak devlete teslim etti. Hirsch, ihaleyi aldığında hiçbir sermayesi olmayan ve iflas etmiş bir bankerken, bu işten yasal ve yasal olmayan yollardan kazandığı 350 milyon frank gibi muazzam bir meblağ ile bir anda Avrupa’nın sayılı zenginleri arasına girdi. Ünlü tarihçi ve devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa’ya göre Hirsch’in icraatları, ülkemizde bu tür ihalelerde rüşvet ve yolsuzluk kapılarının aralanmasının ‘ilk örneği’ni oluşturdu.
Cevdet Paşa, “Ben yıllarca hükümette ve Tanzimat Meclisi’nde görev yaptım, bu tür sözleşmeler hep elimden geçti; ülkenin imarıyla ilgili bu tarz ihalelerden para almak, ne benim ne de diğer devlet adamlarının aklına bile gelmedi. O zaman bu çığır henüz açılmamıştı. İstanbul’da bu tür şeylerden memurlara para vermeyi öncelikle Hirsch başlattı. Hirsch işlerine dair, dört binden fazla evrak çıkarılıp bir yıl boyunca incelendi.
Yapılan incelemeler sonucuda, o kadar yanlış ve fahiş uygulamalar görüldü ki bunlara gaflet denilemeyeceği, hepsinin rüşvet ve çalıp çırpma sonucu olduğu anlaşıldı” diyor. İsrail’in kurulmasını finanse eden en önemli isimlerden olan Baron Maurice de Hirsch, zenginliğini Osmanlı’yı soyarak elde etti. Bu yolsuzluk neticesinde, 190 milyon frank ödenmesi gereken Rumeli demiryolları için 790 milyon frank borca girildi…