Sadık Gültekin’le Doğru TercihParayı yönetemeyen Makbule Hanım (2)

HABERİ PAYLAŞ

Parayı yönetemeyen Makbule Hanım (2)

Haberin Devamı

Yetişme tarzları ve karakteri bakımından Makbule Hanım ile Atatürk arasında çok fark vardı. Atatürk, çocukluktan itibaren iyi okullarda okuyarak iyi bir eğitim aldı. Makbule Hanım ise sadece özel ders ile okuma yazmayı öğrendi ve kendini yetiştirmeye çalıştı. Dünya görüşleri farklı olsa da Atatürk her zaman kız kardeşine saygılı davrandı. Makbule Hanım’ın da dediği gibi, yalnızken ve sağlığı bozukken bile her zaman kardeşini ayakta karşıladı. Makbule Hanım, bunu “Atatürk, ben geliyorum, başka kimse yok. Niçin rahatsız oluyorsun?” dediğimde, “Senin gelmen kâfi değil mi kardeşim? Seni karşılıyorum” şeklinde açıklıyor. Makbule Hanım’ın ikinci evliliğini yaptığı Mustafa Mecdi Bey, başlangıçta asker olmasına rağmen sonradan askerlikten ayrıldı ve kendini tamamen ticarete verdi. Cumhuriyet sonrasında beşinci dönem Edirne milletvekilliği yaptı ve İş Bankası yönetiminde bulundu. Mustafa Mecdi Bey’in İstanbul’da açtığı fabrika, bizzat Atatürk’ün isteği ile yüksek vergilendirilerek kapattırıldı. Atatürk, yakınlarının ticaretle uğraşmasını istemiyordu. Bu durumun hem yakınları hem de hasımları tarafından istismar edileceğini düşünüyordu. Atatürk’ün kulağına birtakım tatsız laflar geliyordu. Bir akşam sofradayken Maliye Bakanı Abdülhalik Renda’yı yanına çağırdı. “Ne yap et, bizim enişteye iltimas geçilmesine mani ol, benim namıma iş yaptığı zannedilebilir, kendisinin öyle niyeti olmasa bile öyle zannederler” dedi. Çok geçmeden fabrika kapandı. Mustafa Mecdi Bey’in iflas ettiği duyuldu. 1939’da milletvekilliği sona erdi. Aynı yıl Makbule Hanım ile boşandılar. Makbule Hanım’ın iki evliliğinden de çocuğu olmadı. Selanik Belediyesi, Atatürk’ün doğduğu Pembe Ev’i kamulaştırarak kendisine hediye etti. Ev, müze olarak korunacaktı. Makbule Hanım, “Üst kattaki pembe boyalı oda benim odamdı, bana tahsis edilsin” dedi. Atatürk, “Paraya mı ihtiyacın var?” diyerek latife ederdi. Atatürk, sağlığını kaybetmeden çok önce avukatıyla görüştü ve mirasının sadece kardeşi Makbule Hanım’a kalacağını öğrendi ve buna karşı çıktı. TBMM’nin 1933’te kabul ettiği 2307 sayılı yasa ile Medeni Kanun gereği Makbule Hanım’a düşecek payı ortadan kaldırdı. Atatürk, milletin verdiği her şeyin millete gitmesini istedi. Makbule Hanım, anılarında “Bir gün Atatürk bana şöyle söyledi: Ne senin ve ne benim paramız olacak. Her şeyimiz, yalnız ve yalnız bize bunları veren milletin olacaktır!” diyor. Hastalığının farkında olan Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce de vasiyetini hazırlattı ve Makbule Hanım’a “yaşamını onurlu olarak sürdürmek” şartıyla İş Bankası’ndaki payının yıllık gelirlerinden ayda bin lira ödenmesini ve hayatta olduğu sürece de Çankaya’daki küçük köşkte oturabileceğini vasiyet etti. Tüm bunlara rağmen Makbule Hanım ekonomik zorluk yaşamaya devam etti. Atatürk’e hediye edilen bazı değerli eşyaların, ağabeyinin vefatından sonra Makbule Hanım tarafından satıldığı ileri sürüldü. Atatürk’ün elbiselerini, tesbihini bile sattığı söylendi. Atatürk’ün baş harflerinin işli olduğu altın sigara tabakasını kuyumcuya sattığı ortaya çıktı. Kuyumcu, Atatürk’ün eşyası başkasına gitmesin diye, fazla fazla para ödeyerek satın almış, daha sonra götürüp CHP’ye hediye etmiş! Makbule Hanım, Atatürk’ün ölümünden sonra daha çok İstanbul’da yaşadı. Çeşitli hastalıklar geçirdi ve 1946’da eşinden boşandı. Hayatının son döneminde yalnız yaşadı. 1954’te kanser nedeniyle durumu ağırlaştı ve Ankara’ya gitti. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Gülhane’de tedavi görmesini sağladı. Biraz iyileştikten sonra tekrar İstanbul’a döndü. 1955’te durumu yeniden kötüleşince, tekrar Ankara’ya gitti. 9 ay boyunca hastanede tedavi gördü. 18 Ocak 1956’da 64 yaşında vefat etti…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder