I. Dünya Savaşı ve akabinde işgaller neticesinde Anadolu’nun uzun süre savaş altında kalması, beraberinde ülkenin ekonomik ve sosyal anlamda krize girmesine neden oldu. Bu kriz ortamından etkilenen gruplardan biri de yetim kalan çocuklardır. Özellikle uzun yıllar Rus işgali altında kalan Doğu bölgesi, bu krizden en çok etkilenen yerlerden birisi oldu.
Kazım Karabekir, Doğu Cephesi’ne geldiği ilk günden itibaren sosyal, kültürel ve eğitim anlamında çalışmalar yapmaya başladı. En çok üzerinde durduğu konu ise savaşlarda ailelerini kaybeden yetim ve öksüz çocukların tekrar hayata kazandırılmasıydı. Karabekir, bu çocukların derhal Erzurum’a nakledilmesini emretti. Bu çocuklar tıpkı bir asker gibi yetiştirilmeye başlandı, bunun yanı sıra okuma yazma ve çıraklık eğitimi de verildi. Karabekir, Doğu’nun tamamında ve özellikle alay garnizonlarında çocuk toplama yuvaları açtırdı. Bu yuvalarda kimsesiz çocukların beslenme ve bakımı sağlandı.
Toplanan bu çocukların kimlikleri de tespit edildi. Şayet çocuğun ailesi ya da akrabaları bulunmuş ve hali vakti yerindeyse, sağlığını kazanmış ve eğitim almış alan bu çocuklar ailelerine geri verildi. Bazı yaşı büyük ve olgunluğa erişmiş çıraklar ise hükümet aracılığıyla sanat erbabının yanında gönüllü olarak işe başlatıldı. 4 bini erkek 2 bini kız olmak üzere 6 bin yetim ve öksüz çocuk Kazım Karabekir tarafından sokaklardan ya da bakamayacak durumda olan akrabalarının yanından toplatıldı. Bu çocuklara temsili olarak “Gürbüz Çocuklar Ordusu” ismi verildi. Bu çocuklara askeri eğitimlerin yanı sıra birçok alanda zanaat eğitimi verildi.
Kazım Karabekir, Mustafa Kemal’in desteğini alabilmek için çocukların bir kısmını Ankara’ya götürdü. Atatürk, Kırklareli Milletvekili Dr. Fuat Umay’ı bizzat bu çocukların eğitimi ve sağlığıyla ilgilenmesi için görevlendirdi. Latife Hanım da bu çocukların bakımıyla bizzat ilgilendi. Karabekir, bu çocukları Paşa’nın huzuruna getirirken amacı, tüm ülkedeki yetimlere ve kimsesiz çocuklara dikkat çekerek onların eğitimini sağlayacak okullar açmaktı. Koruma altına alınan 6 bin çocuğun arasında sadece Türk çocukları yoktu, kimsesiz kalmış Ermeni çocukları da vardı. Karabekir, din ve milliyet farkı gözetmeden tüm yetimleri topladı ve Türk üniforması giydirdi.
Kızlı erkekli tüm yetimleri aydın, bilgili, ülkesini seven birer vatan evladı olarak yetiştirdi. Onlar sadece orduda yer almadı, müspet meslek sahibi olmaları için meslek okulları açtı. Karabekir, sayıları bine yaklaşan, kimsesiz çocukların içlerindeki zeki olanlara daha iyi bir eğitim için, İstanbul Hükümeti’nden yatılı askeri okul açmak için izin istedi. İstanbul’dan olumlu yanıt geldi ve 1 Ekim 1919 tarihinde yeni bir askeri okul açıldı. Karabekir için bu çocukların hangi ırktan olduğu değil ‘evlat’ olmaları önemliydi. Çocukları toplayan askerler, “Paşam bazı çocukların Türk mü Ermeni mi olduğunu anlayamıyoruz.
Bazıları Ermeni çocuklar, onları ne yapalım?” diye sordu. Paşa, “Hepsini alın” dedi ve bu nedenle daha sonra Ermeni çocukları Türkleştirdi şeklinde eleştirildi. Trabzon’da bakılan yaklaşık 5 bin Ermeni çocuk da Karabekir’i bir baba olarak gördü. Açılan okulların potansiyeli fark edilince, bu okullara yönelik ilgi de arttı ve okullara küçük çocuklar da gelmeye başladı. Bu çocuklar için 8 Ocak 1920’de bir ana mektebi açıldı. 8 Ocak 1920 tarihine gelindiğinde Yatılı Askeri İlk Mektebi, Sanayi Gürbüzleri Mektebi ve Ana Mektebi olmak üzere üç okul türü açıldı. Gürbüz Çocuklar Ordusu, 1 Mayıs 1920’de teşkilat kimliği kazandı. Karabekir, bu küçük ordu için “Türk Yılmaz” adlı bir marş besteledi. Karabekir, sokak çocukları ile ilgili kanunu meclisten geçirmeye çalışırken kalp krizi geçirerek yaşama veda etti…