Mümin, 1892 yılında İzmir’de oldukça tanınmış ve varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1911 yılında Beylerbeyi Yedek Subay Okulu’ndan teğmen rütbesiyle mezun oldu. Balkan Savaşları’nda Edirne’de görev aldı. 1915 yılında I. Dünya Savaşı patlak verince Çanakkale’de çarpıştı ve ardından Doğu Cephesi’ne gitti. İzmir’in işgalinden önce İzmir Jandarma Alay Komutanlığı’nda görevlendirildi.
Mümin, işgal zamanında İzmir’den Ankara’ya Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gitmek istedi ancak Mustafa Kemal Paşa, çok iyi Rumca bildiği için, onun İzmir’de kalarak kendisinin gözü kulağı olmasını istedi. Yunanların Ege ve İç Anadolu’daki askeri hareketlerinin bilinmesi, Milli Mücadele’nin gücünü artıracaktı. Mümin, İzmir Belediye Başkanı Hacı Hasan Bey’in referansıyla Yunan ordusuna sızdı. Mümin çok iyi Rumca konuşabiliyordu. Albay Zafiriu’ya kendisini Giritli olarak tanıttı ve Türk zabitlerinin yerini bildiğini söyledi. Verdiği istihbaratlar ile güven kazanan Mümin, Yunan istihbaratında 21 kod numarası ile göreve başladı.
Devamını isterseniz kendi notlarından okuyalım… “İşgal kuvvetleri subayları ile sıkı ilişkilerim göze batınca bana ‘Gavur Mümin’ dediler. O zamanlar benim için böyle bir karara varanlara kin ve öfke duymuş değilim. Onları haklı buluyorum. Herkesin ölüm kalım kavgası yaptığı bir sırada ordu saflarında çarpışacağıma, başımda gavur şapkası ile dolaşıyordum. Düşmanla sarmaş dolaş yaşayan bir haine, namussuz bir dava kaçağına ben de olsam, kin dolu gözlerle bakardım. Ama ne yapayım ki, o sıralarda içinde bulunduğum durum ve şartlar, gerçekleri açıklamama engeldi. Kurtuluşu için ölesiye, öldüresiye dövüştüğüm İzmir’de yüzüme tükürenler bile oldu. İtiraf edeyim ki o tükürükler, çarpıştığım cephelerde yediğim kurşunlardan daha fazla acı ve ıstırap verdi bana. Ölmekten değil de bir şeyden çok korkuyorum:
Gerçeği anlatamadan ölmek ve tarihe bir vatan haini olarak geçmek.” Mim Mim Grubu’nda görevli Giritli bir Türk, Mümin’i Yunanlara ispiyonladı. Mümin, bu ihbar üzerine yakalanıp ölüme mahkûm edildi. Ancak cezası, araya giren dayısı Hacı Hasan Paşa sayesinde ömür boyu hapse çevrildi. Bir gemiyle Yunanistan’a götürülüp, bir dağın içine oyulmuş ve 300 basamakla inilen korkunç Palamadi zindanına kapatıldı. Orada 67 gün işkenceye maruz kalan Mümin, hiç konuşmadı. Büyük Taarruz’u takip eden günlerde, Uşak’ta yapılan muharebelerde, Yunanların Küçük Asya Orduları Komutanı General Trikopis, yanındaki generallerle birlikte esir alındı. İzmir’in ele geçirilmesine müteakip başlayan görüşmeler sırasında Yunanlar, General Trikopis’e karşılık Albay Cafer Tayyar’ı önerdi. Durum Mustafa Kemal Paşa’ya iletildi.
Mustafa Kemal Paşa, bu takasa karşı çıktı. O, Atina’da esir bulunan Jandarma Yüzbaşı Mümin’i istedi. Mustafa Kemal Paşa’nın bu önerisi, şaşkınlıkla karşılandı. Yüzbaşı Mümin’i İzmir’den tanıyanlar da şaşkınlık içindeydi. Mustafa Kemal Paşa’nın bir vatan hainine sahip çıkmasını anlayamıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa dışında kimse Yüzbaşı Mümin’in ne yaptığını, asıl kimliğinin ne olduğunu bilmiyordu. Generaller Yunanistan’da büyük törenle karşılanırken, Jandarma Yüzbaşı Mümin, sessiz sedasız esaretten geldi ve Ankara’ya gitti.
Vatana döndükten sonra bile Mümin’in kimliği açıklanmadı ve devlet sırrı olarak kaldı. Tekrar Jandarma Komutanlığı’nda göreve başladı. Soyadı kanunu çıkınca “Aksoy” soyadını aldı. Kurtuluş Savaşı sonrasında albaylığa yükseldi. Van mıntıka komutanlığı yaptı. Muhsine adında bir nişanlısı vardı, ancak araya hep savaş, hep görev girdi, bir türlü evlenemedi. Hakkari’de görevliyken zatürre oldu. Zamanla hastalığı tüberküloza döndü. 24 Ocak 1948’de İzmir’de yaşama veda etti.