2021’in en beklenen konularından biri dün açıklandı: Asgari ücret, net 2 bin 825 lira oldu. Geçen yıldan bu yana yüzde 21,56 oranında artış gösterdi.
Buraya kadar her şey normal. Elbette artsın, insanlar daha kolay şartlarda yaşayabilsin.
Tuhaf olan şey şu: Memura verilen zam oranı ilk 6 ay için yüzde 3, ikinci 6 ay için de yüzde 3 zam verilse yine yüzde 21 olmuyor.
Sürekli asgari ücretlinin haklarından konuşuyoruz, gelir adaletsizliğinden konuşuyoruz ama belki de artık memurun durumundan, beyaz yakalının hayal kırıklıklarından da bahsetmeliyiz.
Mesela asgari ücret 2 bin 825 lirayken öğretmen maaşının özel okullarda 3 bin 500-4 bin oluşundan bahsedelim ne dersiniz?
Sonra bizim “Bu ülkede eğitim neden kötü?” diye suali öğretmenlere soruşumuzdan, sıkışınca da “Bazı mesleklerin değeri parayla değil, yürekle ölçülür” gibi içi boş, anlamsız cümlelerimizden bahsedelim.
“Yürek karın doyurmuyor” diyen yürekli insanları yaftalayışımızdan, eğitimli kesimin ezilişinden, her isyan ettiğinde “Bu ülkede asgari ücretle insanlar geçiniyor” diyerek haklarının şükre evrilmesinden,
Yaşadıkları hayal kırıklıklarından, evlatlarını yurt dışına gönderme dertlerinin oluşundan, gençlerin “Okusam ne olacak” söylemlerindeki umutsuzluktan, nepotizme inancın liyakatten üstün gelişinden, paranın artık sadece adı oluşundan, masalarda kitaplarla saç ağartanları değersizleştiren söylemlerimizden sonra Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin ile gurur duyan riyakarlığımızdan bahsedelim.
Sahi sizler hiç memurun durumunu, beyaz yakalının grand tuvalet görüntüsünün ardındaki ona yakıştırılan hayat ile gerçeğin örtüşememesinden konuştunuz mu?
Kim bilir belki bu yazıdan sonra dönüp onlara da hak verir ve zam yüzdeleri arasındaki uçurumu konuşursunuz.