Bugünlerde Hazal Kaya’nın ve Larissa Gacemer’in annelikle ilgili çok ilgimi çeken açıklamaları oldu. Hazal Kaya, “Anne olmayı istememem beni daha az kadın yapmayacaktı, anneliğin kutsanmasından rahatsızlık duyuyorum bunun kadınlara bir baskı olduğunu düşünüyorum” dedi. Larissa Gacemer de çirkin yorumlara cevap verdi ve “Doğuştan çocuğum olmuyor, denedik olmuyor. Burak beni böyle seviyor, seyahat ediyoruz biz böyle mutluyuz. Böyle sert yorumlar yapmayın” dedi.
Her gün haberlerde duyduğumuz kadın cinayetlerine en ağır eleştirileri yapıyoruz eminim, kınıyoruz, utanıyoruz…
Kumandayı alıp kapattığımız haberlere kendi hayatımızda devam ediyoruz…
Üstelik sanık olarak…
Ağzımızdan dökülen her bir sözcüğü insanların kalbine kurşun gibi atmaktan çekinmiyoruz…
Sahi bize ne? Çocuk ne zaman düşünüyorlarsa…
Kilo almış kime ne?
Aç mı bırakmış çocuğunu? Sütü olmamış diye suçlamak da ne?
Belki olmuyor belki istemiyor, o doğurunca biz mi bakacağız? Bu baskı niye?
İroni bu ya; bir de hamile kalınca işten atmalar var. E hani doğur diyorduk? Söz tuttu, doğuracak, işten atmak niye?
Biraz olsun düşündük mü? Belki muhtaçtı o işe.
İş demişken hiç mesaisi bitmeyen bir iş duydunuz mu? Annelikte mesai bitmez. İzin ister anneler nefes almak için, kendiyle kalmak için. Hemen kınanır anneliği, sevgisi, duyguları…
Hiç doğum yapmamış erkekler tarafından nazlı olarak adlandırılırlar, o lohusa sancısında…
Toplum normlarını yerine getirdiğini ve biraz olsun rahatlayacağını düşünür ama bitmez; ikinciyi sorarız…
Soyun devamı için erkek çocuk isterler y kromozomunun erkekten geldiğini bilmeyen Elizabethler...