En sevdiğim, korktuğum, hüzünlendiğim ve romantikleştiğim aylardan biridir. Gizemli bir havası vardır bu ayın. Sanki karanlık bir dehlizden geçiyor gibisinizdir. Ucunda kara kış sizi bekliyordur. Korkarsınız. Gelecek kış mevsiminin ağırlığı birden omzunuza çöker. Hayatın en anlamsız yönlerine takılır kalırsınız. Tüm yaşamınız gözünüzün önünde resmi geçit yapar. Kayıplarınıza üzülür, geçmiş yaşam özlemlerinizi yeniden anımsarsınız. Buruk bir kasım ayı hepimizin istemediği bir şeydir. Hüzünlü bir şiirdir. Doğanın suskunlaştığı, rüzgarın sesinin ıslık gibi duyulduğu, kuruyan yaprakların etrafa savrulduğu bu ayda, dalından düşen her yaprak kimine göre bir ''son'' olarak görülüp acı verirken, kimine göre, düşen her yaprağın yerine yenisi yeşereceğinden ''sonun başlangıcı'' olarak değerlendirilir.
Aylardan kasım olunca hüzne ve gözyaşına daha yakın oluruz. Yüreğimizi yalnızlık kaplar. Sevmelerin terk edişini hissederiz. 'Kocaman' yüreğimizi kasıp kavuran dediğimiz 'kor' var ya, o cinsten bir şey… Kasım hüzündür, gözyaşıdır… Ayrılık, yetim ve yarım kalmaktır.
Birçok filme konu olan 'Kasım ayı' bitmeyen bir senfoni gibi, hayatımızın her anında bir çizik, bir yarası vardır. Sonbaharın ilk ayları daha hafif ve esintili geçer. Korkarak beklediğiniz bu aya hazırlanmak kolay değildir. Kuyunun dibine bakar gibi bakar ve cesurca karşılamanın planlarını yaparız. Aslında anlamlı yönleri de vardır.
Geçtiğimiz yıllarda, hala severek dinlediğim Tual grubunun ‘’Aylardan Kasım’’ şarkısında bu ay günah keçisi oluvermişti.
Anladım ki; adı üstünde baharın sonu, bitişi, yok oluşu sonsuzluğu ve hüznü anımsatıyor.
Belki bu yüzden, acıyı hatırlatan her şeyi bu aya yüklemişler.
Belki bu yüzden, kasım ve sonbaharın hüznü şarkılara, filmlere yansımış.
Belki de bu yüzden, dökülen yapraklarla birlikte yüreğimizden bir şeyler kopar gidiyor. Biliriz ki; bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, kaybettiğimiz anlar bir daha yaşanmayacaktır. Geride kalan zaman dilimine dönemezsiniz. Eskimiş bir şeyi ters yüz etseniz de, kullanma süresi bir kez dolmuştur. Uzatmaların tadı bozuktur. Anlamını yitirmiştir. ‘’Demir tavında dövülür’’ cümlesi boşuna söylenmemiş.
Şarkıların ve şiirlerin baş tacı olan, hüzün, ayrılık ve yaşamın son döneminin, Kasım ayında olduğu için psikologlar da ''Hüzün tetikleyicisi'' değerlendirmesi olarak tanımlar. Ancak sonbaharın güzelliklerine haksızlık olur diyerek, bu mevsimin, bir son değil, güzel bir başlangıç olarak görülmesi söylenir.
Sonbahar tutkulu aşkların mevsimidir. Sonsuz ayrılığı çağrıştırır ve yarım kalmış her aşk; tamamlanmış aşklardan daha büyük tür. Çünkü tüketilmemiştir.
Sonbahar yaşlılıktır. Olgunluktur. Rahatlamadır. Hoşgörüdür. Kabullenmektir. Yorgunluktur. Anımsamaktır. Özlemdir.
Bir şeyleri istemenin gereksiz olduğunu bilirsiniz.. Hırsların bittiği ve vedaların geldiği bir mevsimdir. Hayatın gerçek anlamı bu mevsimde saklıdır. Aslında yere dökülen yapraklar değil kocaman bir yaşamımızdır. Yüreğimizdir. Savrulan hayatımızdır. Yaşadığımız sürece topladığımız ne varsa, dalımızdan düşer avuçlarımızdan kayar.
Sonbahara ne çok duygu yüklemiş ve onu ezmişiz. Bu mevsim için için ağlıyor aslında.. Gözyaşları savrulan yapraklardır. İlk yağmurlar hayata bir veda. Kendisi için hüzünlenen bir mevsim. O ağlarken bizi de ağlatıyor ve geçmişimizi anımsatıyor. Aşklarımız, acılarımız yaşama dair anlam katan ne varsa hepsini sonbahara borçluyuz.
Üzerinden yıllar da geçse, yaşanmışlıklar hep canlıdır. Bir film şeridi gibi… Sonbahar ve Kasım ne güzel bir armonidir tüm hüzünlerine rağmen. İçinde küçük sevinçleri kabahatleri, yaramazlıkları, hataları, kırıklıkları, gözyaşlarını sakladığı için yüreğimizin ‘’Cam kırıklarıdır’’ Canımızı yakmadan üzerine hafif basarak geçelim bu ayın. Anılarımız ve olgunlaşmamız için varlığı bize lazım unutmayalım. Tüm anılarımızı canlandıran KASIM AYINA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ.
Ekim biter, kasım başlar. Sen gidersin, anılar başlar. ( anonim)