‘Bir Çağan Irmak dizisi’ sloganıyla yayınlandı dün akşam ‘Gülizar’ın ilk tanıtımı.
Zeynep Farah’ın her zamanki pırıltısı yine ekrana yansıdı elbette ama bana daha ilk bakışta ‘Unutursam Fısılda’ filminde canlandırdığı ‘Ayperi’ karakterini hatırlattı. Görünen o ki hikayeleri de birbirine benziyor. Hatırlasanız ‘Unutursam Fısılda’nın da altında Çağan Irmak imzası vardı ve beni çok da derinden etkileyen bir filmdi. Umarım Gülizar’ın hikayesi de en az Ayperi kadar güzel duygular hissettirir seyirciye.
Çağan Irmak’ın içinde olduğu işler malum; Asmalı Konak ve Çemberimde Gül Oya ekranı sarsan dizilerdi. Dilerim ‘Gülizar’ da Kanal D ekranı için bir milat olur ve hem kanalın hem de emek verenlerin yüzünü reytingiyle gani gani güldürür.
İzlediğiniz bir sinema filmi hakkında yorum yapmak diziler üzerine yazmaya benzemez pek. Hem ipucu vermemeye hem de filmi en iyi şekilde anlatmaya çalışmak insanı strese sokar. Tıpkı şu an benim ‘neresinden başlasam, nasıl anlatsam’ ikileminde debelenmem gibi.
Özcan Deniz’in bugüne kadar yazıp, yönetip, oynadığı; Ya Sonra, Evim Sensin (uyarlama) , Su ve Ateş, Sevimli Tehlikeli, İkinci Şans'ı bir yana ‘Öteki Taraf’ filmini adı gibi diğer tarafa koymak gerekiyor. Önceki filmlerinde romantik-komedi türünü tercih eden Özcan Deniz bu defa tercihini dram-gerilim yönünde yapıyor ve bir İspanyol filmi olan ‘Karanlık Taraf’ı kendine özgü yorumuyla ‘Öteki Taraf’ olarak sunuyor seyirciye.
Kendi adıma filmi izlerken bir süreliğine nefes alamadığımı söyleyebilirim. Aslı Enver’in başarıyla canlandırdığı Ece karakterinin etkisiydi bendeki. Meryem Uzerli’nin canlandırdığı Sara karakterine nispeten daha yüksek bir motivasyona ihtiyacı olan Ece seyircinin zihnine ‘ben yapar mıydım?’ sorusunu ustaca bırakıyor. Ece’ye çok kızmakla sımsıkı sarılmak ikileminden filmin son anına kadar kurtulamadım ben.
Gösterime girdiği Cuma gününden beri sosyal medyada okuduğum yorumlar filmin beğenildiğini ve seyircisini etkilemeyi başardığını gösteriyor. Nadiren de olsa negatif yorumlara denk geldim elbette. Lakin seyirci olarak bir yerde hep sınıfta kalıyoruz. Beğendiğimiz şeyleri fazlaca yücelttiğimiz gibi beğenmediğimiz işleri maalesef ‘eleştiremiyoruz’. Çünkü eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgiyi bir türlü ayırt edemiyoruz. Elimizin altında internet gibi bir kaynak varken körü körüne yorumlar yapabiliyoruz. Bugüne kadar verdiği tüm röportajlarda Özcan Deniz hiç çekinmeden ve durumdan gocunmadan ‘Öteki Taraf’ın bir İspanyol filminden uyarlama olduğunu dile getirdi. Buna rağmen hala ‘çalıntı film’ diye yorum yazmak çok anlamsız. Hollywood’un bile listesinde bir çok uyarlama film bulunduğunu, hala ekranda olan dizilerin yarısından fazlasının uyarlama olduğunu bile bile sanki sektörde bunu ilk kez Özcan Deniz yapmış gibi davranmak verilen emeğe haksızlık.
■ Sizi en çok güldüren film sahnesi?
‘Organize İşler’de Cem Yılmaz’ın golf topuna vurduğu sahne.
■ Hangi şarkıyı ilk siz söylemiş olmak isterdiniz?
Çok şükür ki ‘Bağdat’. Benim olanla mutlu olmayı biliyorum.
Üç haftadır ‘Duymayan Kalmasın’ üç isim arasında döne döne gidiyor. Gülben Ergen ile açılan program Ebru Şallı’ya ordan da Ece Erken’e bağlanıp son buluyor. Peki konuşulan ne? Farklı bir şey yok elbette. Cümlenin öznesi bir başa koyuluyor, bir sona, bir de ortaya. Değişen tek şey bu.
Sanki memlekette başka ünlü yokmuş gibi... Sanki herkes yatıyor kalkıyor bu isimlerin derdiyle ölüyormuş gibi... Tabii algıdaki ‘magazin’ sadece insanların evlilik ya da sevgililik hayatından ibaret olduğu için konunun ‘hiç’ değişmemesi çok normal.
Hemen her gün bir ‘kadına şiddet’ haberi okuduğumuz bir zamanda Fox Tv’de Salı akşamı seyircisiyle buluşan ‘Kadın’ dizisi yayın hayatına iyi bir başlangıç yaptı.
Seyirci kitlesini çoğunlukla kadınların oluşturduğunu düşünürsek diziyi seyreden herkes kendinden bir şeyler bulmuştur bu hikayede. Özge Özpirinççi’nin başarıyla canlandırdığı ‘Bahar’ benzer sıkıntıları yaşayan tüm kadınlardan bir iz taşıyordu.
Çocuk oyuncuların da performanslarıyla göz doldurduğu dizi benim için fazla dramatik olsa da (sulugöz bir insan olduğum için bu tarz hikayeler beni çok ağlatıyor) sevenleri için gayet başarılı bir iş olmuş ve Bahar’ın hikayesinin diğer ayrıntılarını da çok merak ettiğim için muhtemelen kendimi izlemekten alıkoyamayacağım. Hoş ikinci bölümün daha tanıtımını izlerken gözlerim dolu dolu olduysa bölümü izlerken ne olurum bilemiyorum.
Seviyorum böyle projeleri. Sessiz, sedasız, patırtısız giriyorlar yayına. İddialı tanıtımlardan, büyük sözlerden uzak buluşuyorlar seyircisiyle ve kendi kitlesini yaratıyorlar.
Dizinin ilk bölümünü Pamir Pekin sebebiyle seyretmiştim. Usta isimlerin yanı sıra duyulmamış isimlerle çalışılması da dikkatimi çeken bir diğer noktaydı.
İlk bölüm oldukça kasvetli ve ağır olmasına rağmen insanı ekran başına çağıran bir hikayesi olduğunu görmek zor değildi. Dizi Salı akşamı 4.bölümüyle ekranda olacak ve tanıtımlar yine gerilim, heyecan ve işlerin daha da karışacağını vaadediyor. Şimdilik Elif, Bahadır’a meyletmiş gibi görünse de eninde sonunda Kenan’la yolları birleşecek.
İlerleyen bölümlerde karakterler konusunda da ters köşe olacağımız muhakkak. Özellikle de Kenan ve Bahadır bizleri şaşırtacak...
Aleyna Tilki (17) sadece şarkı söylese çok daha doğru bir şey yapmış olacak sanırım. En azından biraz daha büyüyene kadar… Çünkü her konuştuğunda ya da yazdığında sosyal medyada ‘ti’ye alınmaktan öte gidemiyor.
Malum birkaç gündür başkalarının fotoğraflarını kendisininmiş gibi paylaşması konuşuluyordu. Göz önünde olan biri için yanlış bir hareket kabul ama ‘hırsız’ da bu olay için fazla ağır bir kelime. Şu da bir gerçek ki ‘ünlü’ biriysen ve böyle bir hataya düşüyorsan insanlar bunu konuşur. ‘Sensin o!’ tadında bir açıklama yapmak yerine bir süre sessiz kalsaydı daha doğru bir şey yapmış olabilirdi diyecektim ki attığı bir twitle gafını bildiğiniz taçlandırdı.
Yıllar önceydi. Aleyna bilmez. Çünkü o zamanlar dünyada yoktu. Biz o zamanlar dört nota üzerine yazılmış üç cümlelik şarkıları değil de böyle dinlerken insanı çok başka dünyaların kahramanı yapan, aşk acısının üzerine benzin döken, elektronik aletlerle değil de gerçek ustaların çaldığı enstrümanların sesinden çıkan müziklerle hayat bulan şarkıları severdik.
İşte o yıllarda Pazar akşamları ailece televizyonun karşısına geçer çay içip çekirdek çitler ve ‘Şahane Pazar’ seyrederdik. Yani Süheyl ve Behzat Uygur kardeşlerin eğlenceli sunumuyla ailece gülerek, haftayı keyifle bitirirdik. Bir programın 8 yıl ekranda kalması tesadüf değildi elbette.
Malumunuz ‘İstanbullu Gelin’ dizisinin ilk bölümü kadar Özcan Deniz’in ‘simsiyah’ saçları da konuşulmuştu ki o yapaylık fazlasıyla gözümüzü yormuştu.
Birkaç gün önce yayınlanan yeni sezon fotoğraflarında gördüğümüz Özcan Deniz ise bambaşkaydı. Kirli sakalı ve kırlaşmış saçlarıyla gayet doğal ve hoş gözüküyordu. Yani yeni bölümlerde çok daha karizmatik bir Faruk seyredeceğiz. İstanbullu Gelin’in seyircisi ki o gruba ben de dahilim yeni sezonu sabırsızlıkla bekliyor.