Selin ÇakarBu ekranda kimse ‘Sultan’ değil ‘Padişah’ değil

HABERİ PAYLAŞ

Bu ekranda kimse ‘Sultan’ değil ‘Padişah’ değil

Haberin Devamı

Ben çocukken televizyondaki dizi sayısı az, süreleri kısa ve kanal seçeneğiniz kısıtlıydı. Ama seyrettiğimiz her işin omurgalı bir hikayesi, kaliteli oyunculukları ve oyuncuları, seyircinin zekasını hafife almayan senaryoları vardı. Sonuç olarak da insanlar zevkle otururdu televizyonun karşısına. Çay demlenir, çekirdek, meyve vb. atıştırmalıklar hazırlanır, ekrandaki işe seyirci saygı duyardı.

Tabii hızla gelişen ve değişen dünyada sektör de değişti, gelişti. Bu gelişimin iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da oldu. Kanal sayısı arttı, sektör büyüdü, süreler aldı başını gitti ve ekranda tutunmak zorlaştı. Çünkü artık seyircinin çok daha fazla seçeneği var ve oturduğu yerden kumandanın bir tuşuna basarak reytingini daha çok beğendiği bir başka işe yönlendirebiliyor. Hal böyle olunca da gereğinden fazla özgüven yarar değil zarar getiriyor.

İşini ince eleyip sık dokuyan, doğru insanlarla çalışmayı başarabilen, popüleritenin büyüsüne kapılmadan kariyerini şekillendirebilen, ekranda yüzünü eskitmeyen isimler seyirci tarafından daha izlenir bulunurken ‘ben her türlü izlenirim’ rehavetine kapılanlar maalesef en tepedeyken bir anda seyircinin gözünde görünmez olabiliyorlar. Bu durumun bir çok somut örneği mevcut.

Hürrem Sultan’ın büyüsü

Bir gecede tanıdık onu. ‘Sülüman’ dedi, bayıldı ve ertesi gün herkes kızıl saçlı, yeşil gözlü, kırık Türkçeli o kızın adını biliyordu; Meryem Uzerli. Dizi yayınlandığı süre boyunca hatırı sayılır reytingler aldı. Hikayesiyle, karakterleriyle, güçlü oyuncu kadrosuyla çıtayı arşa değdirince maalesef sonrasında yapılan benzer işler Muhteşem Yüzyıl’ın yakınından bile geçemediler.

Sonra yine bir gün ansızın daha önce duymadığımız bir kavram girdi gündemimize; tükenmişlik sendromu. Özel hayatında yaşadığı çalkantılar maalesef büyük darbe vurdu Meryem Uzerli’nin kariyerine. Aradan 3 yıl geçti ve seyirci unuttu. Evet unuttu. Bir sonraki projesi olan ‘Gecenin Kraliçesi’nin tanıtımları yapılırken ‘3 yıllık hasret bitiyor’ dendi ama ortada bir hasret falan olmadığını bence dizinin yapımcıları dahil herkes biliyordu. Yine de ‘ya tutarsa?’dendi ama tutmayacağı en başından belliydi.

Bir gecede gelen şöhret maalesef bir gecede gitti gibi bir şey oldu.

Bihter Ziyagil sizlere ömür

Ekrandaki ışıltısını kaybeden bir diğer ismin de Beren Saat olduğunu düşünüyorum. Aşkı Memnu fırtınasından sonra maalesef o da düşüşe geçti. Öyle ki Muhteşem Yüzyıl: Kösem Sultan iddialı tanıtımlarına rağmen seyirciyi ekrana çekmeyi başaramadı ki zaten kadro neredeyse tamamen revize oldu.

Geçtiğimiz günlerde ünlü ismin beşe yakın dizi teklifini geri çevirdiğini okudum. Haberin doğru olup olmadığını bilmiyorum ama eğer Beren Saat ekran kariyerini devam ettirmek istiyorsa ince eleyip sık dokumakta çok haklı. Çünkü bir projesi daha reytinge kurban giderse maalesef adını sadece magazin sayfalarında okuyacağız.

Nitekim Kıvanç Tatlıtuğ da Kuzey Güney dizisinde izlendiyse de bir Aşkı Memnu etkisi yaratmadı ki hemen sonrasında çektiği Kurt Seyit ve Şura beklenen etkiyi maalesef asla yaratamadı.

Velhasıl kelam...

Artık kızıl saç deyince seyircinin aklına Meryem Uzerli değil Elçin Sangu geliyor. Beren Saat’ten ziyade Burcu Biricik konuşuluyor. Yeni dizisiyle Çağatay Ulusoy seyirciyi ekrana çekmeyi başarıyor. İsimler sadece birer örnek. Demek istediğim ekran bir ismin yerini bir başkasıyla düşündüğümüzden çok daha hızlı dolduruyor.

Kariyerini iyi planlayan ve ayakları yere sağlam basan her anlamda kazanıyor. Kibirden uzak durmak ve seyircinin gücünün farkındaolmak unutulmaması gereken önemli iki nokta.

İyi seyirler...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder