Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Cevahir Tekcan, günümüzde artış gösteren kısırlık (infertilite) problemi ve bu probleme neden olan etmenleri sizler için açıklıyor.
Kısırlık (infertilite) 35 yaş altı kadınlarda bir yıl, 35 yaş üstü kadınlarda ise 6 aylık korunmasız ilişkiye rağmen gebeliğin gözlenmemesi olarak tanımlanır. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 2 milyon çift kısırlık sorunu yaşamaktadır. Dünya genelinde ise yaklaşık yüzde 15 çift gebe kalmada güçlük yaşamaktadır. Dünya genelinde tüp bebek kliniklerine başvuran çift sayısı yüzde 5-10 oranında artmaktadır. Giderek artan oranlar dünya genelinde kısırlığı bir “halk sağlığı sorunu” haline getirmiştir.
Kısırlık problemi erkek ve kadınları neredeyse eşit düzeyde etkiler. Kısır çiftlere baktığımızda 1/3 kadın kaynaklı nedenler, 1/3 erkek kaynaklı nedenler, kalan 1/3’ünde ise her iki tarafta da kısırlık nedenleri bulunmaktadır.
Kısırlık oranının yükselme sebepleri nelerdir?
Kısırlık oranının yükselmesinin sebebi çiftlerin çocuk sahibi olmaya geç karar vermeleridir. 30 yaş altı kadınların yüzde 13’ü gebe kalmada sorun yaşarken; 30-39 kadınların yüzde 22’si gebe kalmada problem yaşamaktadır. Anne olmaya geç karar vermek aslında sosyal değişim sonucudur. Kadınların daha fazla özgürleşmesinin yanında kariyer planlamaları, mali istikrar ve doğru eşi bulma gibi sosyal baskılar da gebelik kararının geç yaşlara ertelenmesinde önemli faktördür. Bugünkü bilgilerimiz ışığında kadınlarda yumurta kalite ve yumurtalık rezervinin 30’lu yaşların başından başlayarak kademeli olarak azalmakta olduğunu bilmekteyiz. 49 yaşından sonra ise kadınlarda doğurganlığın prognozu oldukça kötüdür. Yaşlanma sadece kadının doğurganlığını etkilemez. Araştırmalara göre 40 yaşın üzerinde erkeklerde sperm kalitesinin azaldığı, buna bağlı olarak kısırlık ve bebekte kromozomal bozukluk ihtimalinin artığını göstermektedir.
Kısırlık oranındaki artışın nedeni sadece yaş değildir
Çevremizde maruz kaldığımız kimyasallar özellikle sperm üretimini ve gelişimini etkileyerek kısırlığa neden olur. Bu kimyasallara “hormon bozucu kimyasallar” denmektedir. Su şişeleri ve gıda ambalajları, elektronik cihazlar, kişisel bakım ürünleri, temizlik malzemeleri ve düzenli olarak kullandığımız birçok üründe bunlar bulunmaktadır. Bu ürünler 1950’lerden sonra hızla üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Bu yıllardan sonra erkek kısırlığında da hızlı artış gözlenmektedir.
Obezite dünya çapında yaşamı olumsuz etkilediği gibi kısırlık gelişimine katkısı olan bir hastalıktır. Obez kadınlarda azalmış ve bozulmuş yumurta üretimi, artan inflamatuvar süreç nedeniyle kısırlığın görülme sıklığı artmaktadır. Erkeklerde de kadınlara benzer şekilde testesteron düzeylerinde, sperm sayısında azalmaya neden olarak doğurganlık oranını azaltır.
Aşırı alkol kullanımı, sigara içimi, kilo alıp-vermek ve maalesef kaçamadığımız stres, doğurganlığı olumsuz yönde etkileyen nedenlerdendir.
Sonuç olarak doğurganlık oranı azalsa da, doğurganlık sorunu yaşayan çiftler için seçenekler mevcuttur. Gelecekte çocuk sahibi olmayı düşünen çiftlere önerimiz; mümkün olduğunca sağlıklı bir yaşam tarzına odaklanmaları ve gerektiğinde yardım arayışı için fazla vakit kaybetmemeleridir.