Bazı hukuki olaylarda verilen kararları, adalet kavramını, hakimlerin vicdanlarını sorgulamaktan kendimi alamıyorum. Hele son günlerde bu hikayeler o kadar arttı ki, artık şaşkınlıktan ağzımı kapatamaz durumdayım. Mesela geçenlerde İstanbul Bağcılar’da yaşanan olay… Bülent Akdemir, hasta yakınlarının saldırısına uğrayan hemşire arkadaşını korumaya çalışırken, elindeki çayı fırlatmış saldırganlara. Ve sıcak çayları iki kişinin üzerine dökerek onları yaraladığı gerekçesiyle hakkında dava açılmış, 4 bin TL cezaya çarptırılmış.
Diyelim ki karar haklı, doğru... Peki saldırganların beraat etmesi acayip değil mi? ‘Sana saldırsalar da ses çıkarma, karşı koyma, seni öldürebilir ama çay falan fırlatamazsın’ mı diyor hakimler? Birini bırakma gerekçen varsa, diğeri için neden yok? Vallahi anlamıyorum, billahi anlamıyorum. İşte bir başka tuhaflık… Muğla’da kız arkadaşı Zeynep Şenpınar’ı dövdükten sonra 37 yerinden bıçaklayan boksör Selim Ahmet Kemaloğlu, “canavarca hisle, eziyet çektirerek öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanıyor.
Mahkeme, katile ‘iyi hal’ indirimi uyguluyor ve müebbet hapis veriyor. Şaşkınım ve soruyorum; iyi hal bunun neresinde? Birini 37 yerinden bıçaklayan insanda nasıl bir iyi hal gördü de cezasında indirim yaptı hakim? Bir decoder falan mı verseniz bize? Kararlarınızın gerekçesini anlamak için bir kılavuz mu çıkarsanız? Anlam aramaktan yorulduk bittik zira, adalete inancımız da sınırda.
Sen affetsen de ben affetmem!
Öte yandan dünkü Posta’nın manşetinde bir haber vardı. Necla K. İstanbul’da birlikte yaşadığı adam tarafından 7 yerinden bıçaklanıyor ve ağır yaralanıyor. Mahkeme sürerken kadın sanığı affedip evleniyor. Ama hakim affetmiyor. Saldırgan, 3 yıl 9 ay ceza alıyor.
Olması gereken bu değil mi? Adalet, sen affetsen de tecelli etmesi gereken bir şey değil mi? Sürekli iyi haller uygulamak mı, ne olursa olsun suçlunun cezasını çekmesi mi? Hangisi adalet Hakim Bey?
Tarkan ne diyor, buradan yürüsene…
Şu kısır karantina gündemini Yıldız Tilbe ve Tarkan kurtardı resmen. Herkes gönderilen ama alınmayan pası konuşuyor. Olayı bilmeyenlere özet… Pandemi döneminden olumsuz etkilenen binlerce müzisyen, seslerini duyurmak için sosyal medyada bir kampanya başlattı. Herkes şarkısını bir kuble söyleyerek pası başkasına atıyor. Yıldız Tilbe de ‘Kış Güneşi’ şarkısını söyleyip, topu yıllar önce şarkıyı verdiği Tarkan’a attı.
Tarkan ise ‘onu çok sevdiğini ama akımın amacını anlamadığını, nasıl bir fayda sağlayacağını bilmediğini’ söyleyerek pası reddetti. Sanatçı arkadaşına destek olmadı diye eleştiriliyor şimdi. Tarkan’ın muhalif bazı söylemlerinden rahatsız olanlar da fırsat bu fırsat diyerek, yükleniyor, ‘Tarkan bitti’ falan diye. Fırsat kollayanları boşverin de... Herkes kendince iyi niyetli ve bir yere kadar haklı.
Yıldız Tilbe kendince bir farkındalık yaratmaya çalıştı ama işe yanlış yerden başladı. Tarkan bu sonuçta! Her adamını düşünerek atan, kariyerini ilmek ilmek ören bir Megastar. ‘Bu işin sanatçılara ne faydası var?’ demesi bile kıymetli. Birilerinin çıkıp daha faydalı, daha anlamlı bir şeyler yapması için şahane neden.
Herkes güçlerini birleştirse, bir yayın falan yapılsa, para toplansa, söylediğin şarkı insanların derdine çare olsa… Bir musibet bin nasihatten iyidir diye boşuna dememişler. Al Tarkan’ın pasını, yürü işte.
Bazı güzel hareketler…
- İlk pandemi dönemi keşfetmiştim Melike Şahin’i. Nasıl duru, yormayan, şahane şarkılar söylediğini yazmıştım hatta. Çerez sözler yerine düşündüren, gayet anlamlı sözlerini, mest ettiğini falan… Yeni albümü de çıktı; ‘Hepsi Geçti’. Zevkle dinliyorum. Asıl güzel haber ise New York’ta, Times Meydanı’ndaki dev ekranlarda Melike Şahin’in boy göstermesi. Müzik platformu Spotify’ın, müzik sektöründeki eşitsizlikle savaşmak için oluşturduğu Equal projesi sebep oldu buna. Kadın müzisyenlerin seslerini yükseltmek adına dünya çapında başlatılan bu harekete Türkiye’den Melike Şahin seçildi. Şahane proje, şahane seçim diyorum.
- Kadınlar lehine güzel bir başka haber de ‘Bana Kadınlar Anlatsın’ projesi. Televizyonlarda, konferanslarda ve panellerde sürekli erkeklerin konuşması, hatta kadınlarla ilgili konularda bile erkeklerin laf söylemesi herkese batmaya başlamıştı. Tam da bunun için başlatılan bir proje bu. ‘Vallahi biz de istiyoruz ama kadın uzman bulamıyoruz’ diyenlerin bahanesini ortadan kaldırmak amaçlanıyor. sensizolmazsessizolmaz.org adresinde kadın uzmanlar ile panelistler biraraya getiriliyor. İşte, sahalarda görmek istediğimiz güzel hareketler.
Yaratmaya yokuz!
Geçtiğimiz aylarda koçluğunu modacı Dilek Hanif'in üstlendiği bir Doku Kumaş Tasarım Yarışması yapıldı Güneydoğu Anadolu Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (GATHİB) tarafından düzenlenen yarışmada amaç; tekstil sektöründe inovatif ve modern kumaş tasarımlarına imza atmak ve genç girişimcilere fırsatlar sunmaktı.
Öğrendim ki yarışmaya 150 kişi başvurmuş. Survivor ya da yetenek yarışması olsa, kapıda kuyruklar olurdu. Emek vermeden, kolay yoldan kazanmak bu kadar revaçta olursa; yaratıcılık için başvuru da bu kadar olur. Şaşırdık mı? Elbette hayır. Neyse, başvurular 17 Mayıs’a kadar sürüyor. Bilginiz olsun.