“Bayram bir iletişim mucizesidir insanın insanı aradığı... Yalnızlaşmaya bir direniştir.” Rahmetli Enis Fosforoğlu, bayramları böyle tanımlamış. Şahane bir tanım bence; bayramlarda sık sık hatırlatıyorum ben de. Bayramlar bu çağda artık tatil, uzaklaşma fırsatı olarak görülse de hissiyatı böyle gerçekten. Birleştiren, sarıp sarmalayan, iletişim kurmaya iten bir hissiyat. Bir şekilde büyüklerimizi arıyoruz, ihmal ettiklerimiz, görmek istediklerimiz için zaman yaratıyoruz çoğumuz. Biz ne kadar yalnızlaşmak istesek de, tercihimiz böyle olsa da; o iletişimi bir şekilde kuruyoruz. ‘Bayramdır’ diyoruz, ‘şimdi değilse ne zaman?’ diyoruz, o duyguya giriyoruz. Ben de bu vesileyle herkese ‘vicdanı kadar güzel’ bir bayram diliyorum. Aklımızı başımıza topladığımız, çok düşünüp az konuştuğumuz, gönül aldığımız, kalp kırmadığımız, sakinleştiğimiz, hoşgörülü bir bayram olsun. Bu vesileyle çikolatanızı ve cevizli ev baklavanızı yedim sayıyorum. İyi bayramlar herkese.
Bayramda mevzumuz ne?
Tabii ki, ‘İstanbul boşaldı mı?’ Gidenlerin de kalanların da tek mevzusu bu! Şu soruyu aşsak keşke, bitse! Kabul etsek artık; gidenler kadar İstanbul’a gelen de çok. Ayrıca nüfus çok, isteyen istediği kadar gitsin, boşalmaz İstanbul. Önceki akşam yani cuma Moda’daydım, iğne atsan yere düşmezdi. Hani kim gitmiş? O yüzden konu net; kavimler göçü başlasa da İstanbul hep kalabalık olacak, restoranlar kafeler yollar dolu olacak. Gücü yeten toplu taşımayı kullanmasın sadece, başka diyeceğim yok. Maazallah ezilir kalırsınız!
En müjdeli mevzu da Eylem Tok ve oğlunun yakalanması. İstanbul’da ehliyetsiz kullandığı araçla bir kişiyi öldüren 17 yaşındaki oğlunu Amerika’ya kaçıran Eylem Tok ve oğlu, 106 gün sonra yakalandı ve Türkiye’ye iade edilecek. Adalet yerini bulmalı, kimsenin yaptığı yanına kar kalmamalı. O anne şimdi düşünmeli; iyi mi oldu? Çocuğa daha büyük travmalar yaşatacağı için mutlu mu?
Bayrama denk gelen üzücü mevzu ise yurt dışı çıkış harçları! Yurt dışına çıkan yolcuların 150 TL olarak ödediği harç pulunun 1500 TL civarına yükselecek olması konuşuluyor. Şu ana kadar habere bir yalanlama gelmedi ama bu ‘yuh artık’ denilecek bir nokta! Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu uygulama zaten saçmaydı, bir de zam mı yapılacak? Ayıptır artık, düşmanlıktır bu!
‘Uygunsuz’ olan sizin beyniniz!
Epeydir kadınların kılık kıyafetine karışılmıyordu. Bu mevzu tedavülden kalkmıştı sanki ama mezuniyet törenleri başlayınca yine hortladı. Gebze’deki Alaettin Kurt Anadolu Lisesi’ndeki mezuniyet töreninde, bazı kız öğrenciler, kıyafetleri ‘uygunsuz’ olduğu gerekçesiyle törene alınmadı. Üstelik yanlarında velileri olduğu halde. ‘Neyin kafası bu?’ diyeceğim ama belli neyin kafası olduğu! Allah’tan veliler olay çıkardı, İlçe Milli Eğitim Müdürü de olay yerine gelip öğrencileri içeri aldı. Bravo o müdüre, o okul yönetiminin çocukların mutlu gününe gölge düşürmesine izin vermediği için. Sonra kızların kıyafetine baktım, bu kadar delirdikleri şey nedir diye...
Cici bici elbiselerini giyip gelmişler, şıklar, gencecikler, uygunsuz hiçbir şey yok. Anladım ki, ‘uygunsuz’ olan kendi beyinleri! Şimdi soruyorum; bu hadsiz okul müdürü, uyuyan hücreleri uyandırdı da iyi mi oldu? Avukat Mustafa Kocamanbaş gibilerin “Şeriat hükümlerine göre örtünmezseniz kırbaç/ değnek cezası vereceğiz” diye hortlamasına sebep oldu da, ne oldu? Bak hocam, kızlar yeni akım başlattı; dekolte pozlarla poz verip sosyal medyaya koyuyorlar, “Mustafa bu nasıl?” diye şeriatçı avukatı etiketliyorlar bir de! Söyleyin, iyi mi oldu? Ben size ‘kadınları çıldırtmayın’ demiyor muyum?