Konser bol olunca, sahne dedikoduları da bol tabii... Yok Yıldız Tilbe terlikle sahneye çıkmış, yok Sıla oturup şarkı söylemiş, tövbeler olsun rakı içmiş, yok öbürü eşofmanlıymış…
‘Ama bu saygısızlııık’ tadında, gereksiz bi ton tartışma... Sanatçının sürprizleri, hoşlukları deyin geçin, tadını çıkarın yahu! Hiç mi işiniz gücünüz yok? Kendi adıma bunlarla hiç ama hiç ilgilenmiyorum da…
Konuşulmaya değer başka bir konu var ki, Ali Eyüboğlu yazdı geçenlerde... Kuşadası Altın Güvercin Beste Yarışması’nda usta sanatçı Alpay sahne almış, ilerleyen dakikalarda da ön sıradaki dinleyicilerin kendi aralarında sürekli konuşmasına kızıp “Dinlemeyecekseniz gidin” diye azarlamış onları.
Ali de “Alpay dinleyicileri fırçaladı, belli ki tahammül eşiği çok düşük” diye yazı yazmış. Kendinizi koysanıza yerine, tahammül edebilir miydiniz? Bu ülkede saygısızlık yapandan özür dilemek milli sporumuz neticede...
Alpay da “yapmamalıydım” demiş, geri adım atmak durumunda kalmış, ne yapsın! Sadece Alpay olayı için yazmadım bunları, genel olarak durum bu. Milletçe dinlemeyi, izlemeyi bilmiyoruz!
Onca para verip sahnelerin önlerine kuruluyoruz ama bağıra bağıra sohbet ediyoruz, etraftaki gerçekten müzik dinlemek isteyenleri de, sanatçıyı da bezdiriyoruz. Sanatçı uyarınca da ‘vaaay nasıl yapar’ diye linç ediyoruz.
Bence kabalaşmadan, kibarlığı elden bırakmadan uyarmak sanatçının en doğal hakkı. Belki böyle böyle dinlemeyi, izlemeyi öğreniriz. Tabii utanma duygusu olana.
Her insan şarkıcı doğmaz!
Ahmet Kaya’nın ‘Kum Gibi’ şarkısını söylediği için eleştirilen ‘taze şarkıcı’ İvana Sert, hiç olmadığı kadar gündemde... Türkiye’de olay bu; ne kadar eleştirilirsen o kadar gündem olursun! POSTA’ya verdiği röportajda demiş ki, “Her insan şarkıcı doğar. Banyoda şarkı söylemeyen kimse yoktur!” Fazla iddialı.
Çünkü her insan şarkıcı doğmaz. Ben şarkıcı doğmadım mesela. Şarkı söylesem koşarak kaçarsın! Banyoda da söylemem o yüzden. İşte en fenası zaten bu genellemeler...
Yeni oyuncuların ilk röportajlarındaki büyük büyük cümleler gibi. Yapmayın. Küçük cümleler kurun ve çok da abartmayın.
FISTIĞIMIZ BOL OLSUN
Gaziantep’te, gastronomi festivali GastroAntep başladı malum... Şehir dolup taşmadan iki gün önce de biz çıkarma yaptık şehre. Biz dediğim; Nestle ekibi ve TEMA Vakfı’yla birlikte bir grup gazeteci. Derdimiz, meşhur Antep fıstığının hasadına katılmak ve ‘çerez’ deyip geçtiğimiz fıstığın ekonomiye katkısını yerinde görmek, dinlemekti. Şimdi...
Nestle Damak çikolatayı bilmeyen yoktur. Türkiye’nin ve dünyanın ilk Antep fıstıklı çikolatası. 1933’te Türkiye’de üretiliyor, Türkiye’nin en sevilen çikolatalarından biri olmasının dışında, şu anda 15 ülkeye de ihraç ediliyor.
Yılda 50 milyon adet satılıyor! İçindeki fıstıklar da Antep’ten temin ediliyor. Nestle Türkiye ekibi, bu ürünü dünya markası yapmak istediği için; 2011’de TEMA Vakfı ile bir proje başlatıyor:
‘Fıstığımız Bol Olsun’ projesi. Müthiş bir sosyal sorumluluk işi aynı zamanda. 210 bin kişinin geçim kaynağı olan Antep fıstığında verimi artırmak, kaliteyi yükseltmek, yerel üreticilerin gelirini artırmak için işbirliği yapıyorlar.
Çok da yüz güldürücü sonuçlar alıyorlar. O yüzden emeği geçenleri tek tek kutlamak lazım...
BİRİNCİ İRAN, İKİNCİ BİZ!
TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç, Nestle Türkiye Genel Müdürü Özgür Karakaş, proje koordinatörü ve nam-ı diğer ‘Fıstık Dede’ Metin Şenol’un eşlik ettiği gezide; ilk durağımız fıstık şeklinde yapılmış fıstık müzesi...
İçinde ‘yeşil altın’ denilen fıstığa dair her bilgi var. İkinci durak fıstık bahçesi.. Ağaçlarda son demlerini yaşayan fıstıkları topluyoruz. Taze fıstığın ağaçlardaki hali bile iştah açıcı.
Bölgedekiler zaten bu taze fıstıkları kurutup yemeyi tercih ediyor; bizim gibi kavrulmuş tüketmiyor. Hasada kadar gitmişken birkaç bilgi daha: Türkiye, dünya Antep fıstığı bahçelerinin yüzde 35’ine sahip.
Yüzde 38 payı olan İran’dan sonra ikinciyiz. Buna rağmen üretim payımız sadece yüzde 12. Düşük verimin nedeni, bilimsel bilgi eksikliği. İşte burada TEMA Vakfı devreye giriyor ve köprü kuruluyor.
ADIM BAŞI, FISTIKLI BAKLAVA
Gaziantep’in her köşesi fıstık. Her yerde fıstık satılıyor. Dolayısıyla da baklava. Ama fıstıklı baklava! Cevizli baklava sevenler için bir dram bence! Şimdi Vedat Milor tarzıyla, ‘baklava fıstıklı mı olur, cevizli mi’ tartışmasına girmeyeyim, herkes nasıl seviyorsa öyle yesin, ama ben cevizciyim.
Bunu niye söylüyorum? Antep’te cevizli baklava yok! Sık verilen baklava molalalarında sordum, çoğu yer sipariş üzerine yapıyor. Anlayacağınız fıstık, şehri ele geçirmiş durumda. Fıstık için verilen çabalar de o yüzden gerekli ve önemli.