‘Konuşanlar’ isimli talk şov programıyla bir fenomene dönüşen Hasan Can Kaya, yeni neslin bayıldığı, son dönemin en çok öne çıkan komedyenlerinden biri. Programlarından sahneler sosyal medyada paylaşım rekorları kırıyor sürekli. Yer aldığı dijital platformu tek başına domine eden bir isim. Yıllardır senaryo yazarlığı yapmanın avantajları da var tabii; hazır cevap, hınzır, damarı yakalamayı biliyor. Şimdilerde en büyük hayalini gerçekleştirmek üzere. İlk filmini yazdı, başrolünde oynuyor ve yakında sinemalarda izleyeceğiz kendisini.
‘Çok Aşk’ 24 Şubat’ta sinema salonlarında olacak. Başrolü Büşra Pekin’le paylaşıyor; kadroda Uğur Yücel gibi şahane isimler var. Filmin son sahneleri de çekildi, montaj aşamasında. Vizyon öncesi buluşup filmi konuştuk biraz… Derdimiz röportaj değildi, ilk filmini çeken bir komedyenin haleti ruhiyesini dinlemekti açıkçası. Samimi bir sohbet oldu, çok da güldük çünkü dilinin ayarı pek yok kendisinin! Konuşup konuşup “Ben böyle konuşuyorum ama…” diyerek nabız yokluyor sürekli.
Diğer şöhretler gibi ‘kendimi sakınayım, susayım’ noktasına geçmemiş henüz. Bence böylesi daha iyi tabii. Çok cana yakın, çok zeki ve herkese/her şeye çok hakim maşallah. Cin gibi çocuk derler ya, öyle. G G G Önce sakalsız halini dilime doladım, “Hemen uzat” diyerek. “Ben de hiç alışamadım. Lise sondan beri ilk kez sakalsızım” dedi ve devam etti: “Kendimi tokatlamak istiyorum resmen, çok küçük hissediyorum, ciddiye alınmıyormuşum gibi.
Bir yıl tıraş olmam herhalde!” Sonra, romantik komedi filmlerine düşkün biri olarak sordum hemen… “Çok fos romantik komediler izliyoruz. Yabancı filmlerden araklama sahnelere de doyduk. Özgün bir iş çıkmıyor. Senin filmini nereye koyalım şimdi?” O da pası aldı ve anlatmaya başladı…
- Film klişelerin tam zıddı bir film ve çok eğlenceli. Şöyle bir örnek vereyim; iki tane senaryo danışmanım var. Onlar filmin senaryosunu bitirdikten sonra ‘komik sahneleri 10 üzerinden puanlayın’ dedim. Ve 7’nin altında kalan sahnelerin hepsini oturup baştan yazdım! Boş sahne yok neredeyse. Yönetmenimiz Kıvanç Baruönü’nü ve Uğur Yücel’i de tavlayan senaryo oldu en başta. Biz Uğur abiyle hiç görüşmedik mesela. Senaryoyu, karakteri okuyarak geldi bize. Çok lezzetli bir karakter oynuyor bu arada. Minik bir sistem eleştirisi de var. Başımızı belaya sokmayacak ölçüde yani (gülüyor)
- Komedisi romantizminden daha yüksek bir film... ‘Coşkun’ korsan filmci bir çocuk. Aynen benim lisedeki halim. Film yıldızı olmayı hayal ediyor, bir kıza çok aşık ve tüm hayali o kızla filminin galasına gitmek. Onun 20 yıllık serüvenini izlerken, Türkiye’yi de izliyoruz aynı zamanda. Sakalsızlık da Coşkun’un geçmişi yüzünden zaten!
Rekor kıran adamlar vizyona film sokmuyor!
Tam bu noktada sormak gerekti… En baba isimlerin bile dijital platformlara kaçtığı bir ortamda; ilk filmini yazan bir komedyenin sinema salonlarını seçmesi delilik değil mi? İşte Hasan Can Kaya’nın cevabı: “Talk show tarihinin en çok izlenen programını yapıyorum, keyfim inanılmaz yerinde ve durup dururken bunu riske atıyorum aslında. Ki rekor kıran adamlar vizyona film sokmuyor düşünün! Gel burdan güzel bir hikaye çıkarma şimdi (gülüyor) Ama bu, benim sinema aşkımla ilgili. Naçizane “Bu işi en çok ben seviyorum” derdim hep. Hayalimdi bu. Söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama film aşağı yukarı 2 milyon dolara mal olacak.
NuLook yani Muzaffer Yıldırım ile ortağız. Bu rakam onun için önemli bir rakam olmayabilir ama benim için önemli. Dolayısıyla bu iş başarılı olursa çok başka noktaya geçerim ama başarısız olursa güleriz artık yapacak bir şey yok.” Ne olursa başarılı sayar bu filmi peki? “Film montajdan istediğim gibi çıksın, inan gişesinde değilim. Zaten matematiksel olarak beni izleyenler iki kişi gelseler, iyi bir gişe yapar ama 1-2 milyon yapsak çok çok iyi bir rakam. Öyle filmler vizyona girdi ve 30-40 bin yaptı ki, şaşkınım bir taraftan.”
Bu meslek gururumu çok kırdı ama bırakmadım
Hasan Can Kaya sinemaya olan aşkını da şöyle anlatıyor… “Gönül Yarası vizyona girdiğinde izlemiş, çok beğenmiştim. O kadar beğenmiştim ki, ikinci kez girip izlemiştim. Eve dönecek param kalmamıştı cebimde. Bu işi o kadar seviyorum. Bu meslek yüzünden kaç kez moralim bozuldu, gururum kırıldı ama bırakmadım. Benim için güzel bir film izlemek, unutulmazdır. Her şeyi filmlere göre hatırlarım mesela...
O film vizyona girdiğinde şu olmuştu, o film çekildiğinde bu olmuştu diye hatırlarım her şeyi. Dolayısıyla bu yatırımı yapmak zorundaydım. Sayısalcıyım, türev, integral bilirim. Yani Çağan Irmak’ın gördüğünü ben de görüyorum ama bu yatırımı yapmasaydım içimde ‘keşke’ kalacaktı. Şimdi yapmasam ne zaman yapacaktım?
VİZYONDA NE VAR?
Sevda Mecburi İstikamet
Tipik bir Çağan Irmak filmi. Tipik derken şöyle: Duygusal, aile ilişkileri üzerine yoğunlaşan, özellikle babalık müessesesi ile derdi olan, Yeşilçam günlerinden ilham alan bir film. Evet Çağan Irmak’ın alamet-i farikası biraz da bunlar. ‘Sevda Mecburi İstikamet’ de şöhreti için kızından ve eşinden vazgeçen eski bir Yeşilçam starının pişmanlıkları, tekrar kolları sıvaması ve kızını kazanmaya çalışması üzerine kurulu bir hikaye.
Ancak ünlü ‘Selim Erensoylu’nun kızı sıradan biri değil; bir otizmli. Dolayısıyla onun dilinden anlaması kolay değil. Bu anlamda bir farkındalık filmi de diyebiliriz bu işe. Çağan Irmak’ın bu özel hikayeyi anlatım biçimi çok iyi bence. Yeşilçam’dan ilham alarak hikayeyi anlatma fikri, 70’lerden 2000’li yıllara geçişler çok iyi ama eski Çağan Irmak filmlerinin derinliğine sahip değil sanki. Filmin başrol oyuncusu Selin Şekerci, otizmliyi canlandırmada oldukça başarılı bu arada. Bu noktada 15 yaşındaki otizmli Ozan’ın kendisine oyuncu koçluğu yaptığının altını çizmek gerek.
Filmin senaryo ve yapım danışmanlığını yapan da Ozan’ın annesi Sedef Erken. Kendisi hikayeyi şöyle anlatıyor; “Bir gün oğlum Ozan’ın fotoğrafını paylaştıktan sonra Çağan Irmak beni aradı ve ‘aklıma müthiş bir hikaye geldi’ dedi. O zaman dünyalar benim oldu. Çocuklarımız için müthiş bir gelecek hayalim var ve umarım bu film buna katkıda bulunur. Hayatlarımızdan gerçek kesitler içeren bir film bu. Bir sevgi filmi.” İşte bu film, bu yüzden izlenmeli.