Şirin SeverHey dostum, sen misin alkollü araç kullanan!

HABERİ PAYLAŞ

Hey dostum, sen misin alkollü araç kullanan!

Amerika’nın en ünlü popçularından Justin Timberlake geçen hafta alkollü araç kullanmaktan dolayı tutuklandı. Görmüşsünüzdür kan çanağı gibi gözlerle çekilen sabıka fotoğraflarını. Çarşaf çarşaf dünyanın dört bir köşesindeki haber sitelerinde ve gazetelerde yer aldı. Alkollü araç kullanmanın cezası belli. Kullanıp yakalanırsan, olacaklar da belli. Yani kimse kimseye ünlü diye torpil geçmiyor oralarda; şak diye kesiyor cezayı. İster istemez ‘bizde olsaydı?’ diye düşündüm…

Hey dostum, sen misin alkollü araç kullanan

Hoş, bizde de bu işin uygulamaları fena değil. Gerekli gereksiz herkesin çakarlı araç kullanması sorununu aşamadık ama alkollü araç kullanımına pek geçit verilmiyor bildiğim kadarıyla. Ama işte, bizden farklı olarak o coğrafyada ne oluyor biliyor musunuz? Serbest kalan şarkıcıyı hayranları da cezalandırıyor. Timberlake 5 yıl aradan sonra ilk kez turne düzenlediği halde, bilet fiyatları bir anda dibi görmüş. 4 Temmuz’da vereceği konserin biletleri 16 dolara düşmüş. İşte asıl varmak istediğim nokta da burası: Bizde bir ünlü alkollü yakalansa, kimse umursamaz. Hatta sırtına vurulur ‘helal’ falan denir, gerektiği yerde (neden gerekir onu da bilmem!) kahraman falan ilan edilir ama oralarda affedilmiyor bir şekilde. Bir hata yapana tepkisi anında gösteriliyor. Madem öyle, ‘coğrafya kaderdir’ lafını tam da buraya iliştirebilir miyiz? Normal bir toplumda iyi davranışlar ödüllendirilir, yanlış hareketler cezalandırılır. Kural budur ama bizde asla bir karşılığı yoktur.

Haberin Devamı

Şayet laftan anlamıyorsan…

Mesela bizim topraklarda işlemeyen kurallardan birinden daha bahsedelim… Şu sıcak yaz aylarında sık sık ‘ormanda mangal yapmayın, ateş yakmayın, yere sigara izmariti atmayın’ diye uyarılar yapılıyor değil mi? Çok çok haklı gerekçelerle hem de! Peki dinleyen var mı? Asla! Kimse duymuyor, dinlemiyor. Sonunda ne oluyor? Üç beş tane kıt zekalı keyif yapacak diye hepimiz cezalandırılıyoruz. İstanbul’da 15 Ekim’e kadar bazı ormanlık alanlara girmek yasaklandı nitekim. Ormanda yürümek/koşmak isteyen, bir ağaç gölgesi arayıp spor yapmak isteyen de bu sıcaklarda gidecek yer bulamıyor. Eğer bir insan topluluğu düz cümleden anlamıyorsa, yapılacak budur: Yasaklamak! Bizim insanımız da başka dilden anlamıyor maalesef.

Haberin Devamı

Hey dostum, sen misin alkollü araç kullanan

İsmiyle müsemma ‘Uçan Şef’

Yeni tanıdığım iki isimden bahsetmek istedim bugün... Bir pazar gününe de yakışır diye düşündüm naçizane. Çok insan ikisini de tanıyormuş aslında ama ben yeni keşfettim kendilerini. Nasıl daha önce tanımamışım diye de hayıflandım açıkçası.

* * * * *

Biri şahane bir orkestra şefi… Geçen akşam Harbiye Açıkhava’daki konserinde Selda Bağcan’a eşlik eden Senforock’un orkestra şefi. Deri yeleğini beyaz jean ve desenli kovboy çizmeleri ile kombinlemiş, uzun kıvırcık saçlarıyla o kadar sıradışı ve eğlenceliydi ki, sahnede resmen rol çaldı! Instagram’dan paylaşıp ‘Aa ne havalı şef’ diye yazınca da herkes “Evet efsanedir” diye yazmaya başladı. Herkes tanıyormuş meğer şef Musa Göçmen’i. Kendisine ‘uçan şef’ diyorlar. Bir konserde o eşsiz adrenaliniyle yükseğe zıplayıp bitirme hareketi yaptığında, fotoğrafları çekilip yayınlandığı için! Müthiş bir kariyeri var. Çocukluk yaşlarında girdiği Askeri Mızıka Okulu’nda müzik eğitimine başlamış. 14 yaşında seslendirilen ilk eserinin ardından sayısız eser yazmış. Orduda görev yaptığı yıllarda askeri müzik besteciliği ve şeflik yapmış. Büyük ölçekli senfonik eserler bestelemiş, operalar yazmış. Mevlana’nın 800. yılı için yazdığı ‘Senfonik Sema’yı defalarca seyirci ile buluşturmuş. Avrupa’nın en önemli rock festivallerinden ‘Masters of Rock’un açılışını yapmış. Yurtiçi ve yurtdışında 5 solo albüm yapmış, eserlerini de ‘Göçmen Koleksiyon’ isimli albümde toplamış. Bünyesinde Jose Carreras, Andrea Bocelli gibi önemli isimleri barındıran Canada Sol Music Management’in çatısı altına kabul edilmiş. 2011 Japonya depremi için tüm dünya sanatçılarının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Shine’ isimli şarkı için ülkemizden davet alan tek sanatçı olmuş. ‘Çoksesli Gösteri’ isimli projesi ile çoksesli müziği çocuklarla eğlenceli ve eğitici bir yapıda buluşturmuş. Özetle geç izledim, geç tanıdım; siz de kayıtsız kalmayın istedim.

Haberin Devamı

Hey dostum, sen misin alkollü araç kullanan

Müthiş bir caz hikayecisi

Sizinle tanıştırmak istediğim diğer isim, başarılı caz vokalisti Erdem Özkan. Tabii daha önce tanımayanlara! Kendisini ilk kez Cappadox’da dinledim ben. Caz parçaları söylerken aynı zamanda şahane hikayeler anlatarak çok eğlenceli bir performans sunuyor. Cazı, blues’u, bunların kökenlerini, nereden nasıl çıktıklarını anlatıyor; Frank Sinatra’yı, onun neden en popüler şarkısı ‘My Way’i sevmediğini ekliyor, şaşırtıyor, güldürüyor. Sıradışı bir iş yapıyor bence. “6 yaşlarında Ferdi Özbeğen, Ümit Besen dinliyordum, sonra Joan Baez hayranı oldum” diyor. Çocukken aldığı kısa bir eğitimin ardından, gerçek anlamda müzik çalışmaları 35 yaşında başlıyor. Caz yolculuğunda en çok Frank Sinatra’dan etkilendiğini söylüyor, hatta bir dönem onu taklit ettiğini de itiraf ediyor bir röportajında. Cazı sevme nedenini de “Caz bir hikaye anlatımıdır. Sen şarkı söylemiyorsun, hikaye anlatıyorsun” sözleriyle tarif ediyor. İşte o hikayeleri en eğlenceli haliyle anlatıyor dinleyicilerine. Sabit bir sahnesi yok; farklı mekanlarda çıkıyor Erdem Özkan. Bence kendisini takip edin, mutlaka bir yerde yakalayın derim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder