Şu ara hangi masaya otursam, konu vale ücretleri. Uçmuş gitmiş durumda gerçekten! Bir mekana gittiğinde arabanı onların valesine veriyorsun çünkü başka çaren yok. Yer yok! Bebek’e gitsen, Nişantaşı’na gitsen, otoparklar bile dolu; el mecbur yine vale. Hoş, o semtlerde otoparklar da valeden farklı değil ya, neyse. Otellerin valeleri ise ayrı mevzu, rekor denemesi falan yapıyorlar herhalde. İsim verip yazdığında da şikayet ediyorlar seni. Pahalılıktan şikayet etmeye de hakkımız yok çünkü! Ne yaşıyoruz gerçekten bilmiyorum. Geçen gün bir işadamıyla konuşuyorum; otelin adını verip dedi ki “Vale ücreti 600 TL imiş. Üstelik orada yemeğe gitmişim, bu nedir artık ya!” İşadamı bile isyan edecek noktaya geldiyse düşünün durumu. Bazen bu ücretlere saat farkı da ekleniyor. Mesela o ödediğin 600 TL aslında 3 saatlik bir ücret. Daha uzun kalırsan saat başı 100 TL ekleniyor gibi. Dahası, ben fazla şey mi istiyorum bilmiyorum ama… Bir mekanda istenen vale parası da bana saçma geliyor, vestiyer parası da. Gitmişsin mekana, yiyip içmişsin, bahşişini de vermişsin, çok ayıp değil mi ya? Bunlar da hizmete dahil olmalı. Nedense bunlar bende kazıklanma hissi yaratan şeyler, kötü niyet. Geçen gün sahilde bir balıkçının valesine bıraktım aracımı; iki saat sonra ceza geldi telefonuma. Yola park etmişler çünkü! ‘Ben yola bırakmayı bilmiyor muyum arkadaşlar?’ dedim, cezayı ödediler. Hayır, taksiyle çıkayım desen, taksi yok! Anlayacağınız sorun büyük; bu şehirde araban varsa derdin var! Birileri el atsa şu başıbozukluğa diyeceğim ama aklıma geliyor gülüyorum: Neyimiz doğru ki sonuçta?
VALEYE YENİ YILDA YENİ FİYATLAR GELİYOR
Tam valelerden yaka silkerken gördüm, beklediğimiz haber gelmiş! İstanbul’da yüksek fiyatlar sebebiyle tartışma konusu haline gelen vale hizmeti için azami fiyat tarifesi belirlenmiş. Valilik kararı ile İTO tarafından hazırlanan ve 1 Ocak 2025’te yürürlüğe girecek tarifeyle vale ücreti AVM’lerde 200-300 TL, hastanelerde 150-200 TL, otel restoran ve eğlence merkezlerinde 200-400 TL olarak uygulanacak. Ücret havalimanlarında 500 TL ile aynı kalacak. Söz konusu fiyatlar İTO’ya bağlı kurumlar için geçerli olacak. Bu işin kontrolü nasıl yapılacak, şikayet ettiğinde ne olacak, sistem nasıl işleyecek belli değil. İzleyip görelim bakalım.
Biraz da ‘en seksi’ mizahı...
Sosyal medyada yapılan bir ankette Zeynep Bastık ‘yaşayan en seksi Türk kadını’ seçilmiş. O dakikadan sonra yapılan yorumlar tam çekirdeklik! Güzellik ve seksilik tarihin her döneminde tartışma konusudur, bu da normaldir çünkü herkesin beğenisi, zevki bambaşka. Dolayısıyla ciddiye almamak lazım ama yapılan yorumlar gerçekten komikti, okumaktan kendimi alamadım. Şöyle şeyler yazanlar var:
* Sanki Zeynep Bastık özürlü de, bütün ülke onu mutlu etmeye çalışıyoruz. O bile kendine oy vermezdi, kim bu jüri üyeleri?
* Zeynep Bastık seksi değil, Dubai çikolatası da güzel değil ama aslında bizim derdimiz de bu değil.
* Ezel’in kör annesi Meliha mı seçti?
* Bu ülkede donunu gösteren herkes seksi!
* Niye ki, diğer tüm kadınlar ölmüş mü?
Böyle gırla yorum var. Oyuncu, sunucu Cem Özer de katılmış tartışmaya. Özer geçmişte ‘En Seksi Türk Erkekleri’ listesine girdiğini hatırlatarak “Aynı listede Erdal İnönü de vardı” demiş. Kendini de ti’ye almış, eğlenmiş. Tam da böyle olmalı zaten. Ayrıca unutmayalım ki; bu ülkede ‘Deprem Dede’ Ahmet Mete Işıkara bile seksi erkekler listesine girmişti! Özetle, bu ülkede güzellik/ seksilik kriterleri her zaman tartışmaya açıktır, dönemseldir, belli sebeple yakana yapıştırılır, zamanın ruhuna göre dağıtılır. Çok da ş’aapmayın yani. Güldük eğlendik, tamam. Böyle şeylere çok da anlam yüklemeyelim, ufaktan dağılalım.
‘Liyakat yok’ denilen seçim!
Geçenlerde de ‘seksi erkek’ tartışması vardı yine sosyal medyada… Ama bu dünya çapında bir ‘seksi’ içindi! Amerikalı oyuncu ve yönetmen John Krasinski, People dergisinin 2024 ‘yaşayan en seksi erkek’ unvanına layık görüldü. Ama kendi keline, göbeğine, çürük dişine bakmayan yurdum insanı onu da beğenmedi! Üstelik her yıl verilen bu unvan, hatrı sayılır bir dergi tarafından veriliyor ve seçilen kişi derginin kapağında yer alıyor. Geçmişte Mel Gibson, Michael Jordan, Brad Pitt, Harrison Ford gibi isimler seçilmiş, düşünün. Ama Krasinski de kimmiş, ne alakaymış! ‘Patates suratlı’ yazdılar ‘yine körler mi seçti’ diye dalga geçtiler, ‘yakın gözlüklerim nerede’ diye sorguladılar, ‘ay ben buna dönüp bakmam bile’ diye aşağıladılar, ‘bunlarda da liyakat yokmuş’ diye güldürdüler… Gerçekten komik. Güzellik ne kadar tartışmalı bir konu, görelim diye yazıyorum aslında bütün bunları. Milyonlarca insanın tek bir kişi hakkında aynı düşünmesi mümkün mü? O yüzden galiba en iyisi, böyle listelerden vazgeçmek.
Mücevher albümü olmuş mu?
Cem Adrian, kariyerinin 20. yılı için özel bir proje hazırladı. 80 şarkısını farklı disiplinlerden 92 sanatçıya söyletti. ‘Mücevher’ isimli albümde Emel Sayın’dan Ajda Pekkan’a, Cem Yılmaz’dan Haluk Bilginer’e yok yok ama bana kalırsa albümde Cem Adrian ruhu da yok! Bir yolculuk sırasında arabada hepsini dinledim ama hiçbiri bir Cem Adrian yorumu değil. Hepsi kendi çağında şahane sesler ama bazı şarkıları sahibinin sesinden dinlemek gibisi yok. Kayahan albümü de benim için böyleydi mesela. Piyasayı hareketlendirmek adına bu çabalara giriliyor biliyorum ama bazı şarkılar sahibiyle özdeşleştiyse eğer, geçmiş olsun.