Şirin SeverMasa da masaymış ha!

HABERİ PAYLAŞ

Masa da masaymış ha!

Başlık, Edip Cansever’in masa şiirinden... Açın bi’ okuyun, adamın masaya her şeyi koyduğu o meşhur şiiri. Şahanedir, ‘vay be ne masaymış’ dersiniz. Sosyal medyada herkesin konuştuğu fotoğraftaki masa ise çok başka. Aklıma bu şiiri getirdi nedense...

Masa da masaymış ha

Orta halli bir ailenin yemek sofrası sanabilirsiniz ama değil; üç başbakan ve bir cumhurbaşkanı oturuyor bu masada. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen; İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store ve Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’ı akşam yemeğinde ağırlıyor. Siyasi bazı gelişmeler üzerine birlik beraberlik mesajı veriyorlar. Masaları da bu işte! İkeavari bir ortam, tek çeşit yemek, ortada da bir ekmek sepeti. Hepsi bu. Alabildiğine sadelik. Şu kare bizim toplumda asla takdir edilmez mesela... ‘Paranız mı yoktu?’ diyenden, ev sahibi Mette Frederiksen’e ithafen ‘Bu nasıl kadınlık?’ şeklinde sıralanacak cümleleri ezberden biliyorum. Çünkü bizde güç sahibi olmak ‘göstermek’ demek. Gücünü göstermekle, bunun havasını atmakla, bunun tadını çıkarmakla ve bu gücü konuşturmakla ve tabii ki ‘konuşulmakla’ eşdeğer. Hatta bizde şöyledir... Cebinde paran yoksa bile, borca girer en pahalı iphone’ı alırsın, marka çantanın orijinalini alamazsan sahtesini takarsın, tatile gidecek paran yoksa kredi çeker yine o plajdan selfie’ni atarsın. Çünkü bu çağ gösteriş çağı! Gündüz kuşağı programlarında, birbirinin evine gidip çeyizlerini aşağılayan gelinler var mesela, inanılmaz ama gerçek. “Senin çeyizini zayıf buldum, evin çok gösterişsiz” diyerek yarışıyorlar. Bu ülkede insanlara bu satılıyor işte! Dünyada geçerli olansa sadelik, mütevazılık, doğallık. Sessiz lüks yani. Dünyanın en zenginlerinin, milyarderlerinin baskısız, logosuz düz kıyafetler giymesinin nedeni bu. Kimseye ispatlayacakları bir şey yok! Lüksün sadece maddi değil, içsel bir deneyim olduğunu biliyorlar, gereksiz karmaşıklığı ve aşırılığı reddediyorlar. Hayatlarındaki ve beyinlerindeki boşluğu logolu tişörtlerle ve kıyafetlerle kapatmaya çalışanlar ise kendini ispat etme ihtiyacında olanlar. Gerçekten masa da masaymış ha, insana neler düşündürtüyor durduk yere!

Haberin Devamı

Masa da masaymış ha

Haberin Devamı

Durunca canı sıkılanlar

Teoman sürekli çalışmaya üşendiğini, hiçbir iş yapmak istemediğini söylüyor, emeklilik düşlerini anlatıyor ama bakmayın siz ona... Bir taraftan da karınca gibi çalışıyor. Belli ki hayali tembellik ama durunca canı sıkılanlardan! Bakın, kısa süre önce ‘Adsız Aşıklar’ isimli dizide boy gösterdi; hem de ‘aşık Teoman’ rolünde kendini oynadı. Şimdi ise bir sinema filminde oynamak için anlaştı. İlk kez 18 yıl önce ‘Romantik’ isimli bir filmde rol alan ünlü rockçı ‘Aşk Sadece Bir An’ isimli filmde konuk oyuncu olarak rol alacak. Bu arada 1998 yılında yaptığı ‘Yağmur’ şarkısını yeniden düzenledi; ‘Yağmur 2025’ adıyla tekrar piyasaya sürdü. “Oysa ki özgürlüğü seçmek, başka vücutlar sevmek, bir şehri tam kalbinden, beyninden vurup gitmek...” Bu zamansız şarkıyı yeniden düzenleyerek ‘Buyrun karşınızda olgun Teoman’ dedi bir nevi. Daha baskın, daha sert bir yorum olduğu kesin! Ben karar veremedim; 31’lik Teoman mı, 57’lik Teoman mı daha iyi söylemiş? Anket mi yapsak acaba?

Haberin Devamı

Yeni şarkımız ‘Hav Hav Hav’

Hazır müzik sularına girmişiz, herkesin konuştuğu malum şarkıya da değinelim... Yılın en kaliteli şarkılarından ‘Hav Hav Hav’dan bahsediyorum elbette! Rapçi Lvbel C5’in yaptığı, İrem Derici’nin de paylaşıp “Bir daha şarkı yaparsam ağzıma s.çsınlar’ dediği o şarkı. Sözlerini paylaşmama gerek yok çünkü şarkıdaki eşsiz duyguyu ve sihirli sözleri anlamamız imkansız! Fakat bütün saçmalığına rağmen şarkı sosyal medyada aldı başını gidiyor. Çünkü herkes arabada seyahat eden köpeğini videoya çekip bu şarkı eşliğinde paylaşıyor. Yeni akım bu. Ben de bu şarkıya maalesef bu sebeple aşinayım. Buradan da net şekilde görüyoruz ki, sosyal medya bütün kötülüklerin anası! Şaka şaka, öyle demiyorum tabii ki ama içi boş, leş ne varsa oradan yayılıyor, hayatımıza yerleşiyor. Biz de ne yapalım işte... Şükrü Erbaş’ın dediği gibi; “Bir çürümenin ortasında, utancımıza tutunmuş, iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyoruz...”

Masa da masaymış ha

Babygirl Nicole Kidman

Geçen sene Venedik Film Festivali’nde Nicole Kidman’a ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü getiren ‘Babygirl’ vizyona girdi; ben de izledim hafta sonu. En baştan söyleyeyim; gayet vasat bir film... Bu kadar ses getirmesinin sebebi, Nicole Kidman’ın cesareti. Başarılı bir iş kadını rolünde Kidman. Her şeyi var. Tiyatro hocası eşi (ki onu da Antonio Banderas oynuyor), iki kızı ve konforlu bir yaşamı. Ancak cinsel hayatında mutsuz bir kadın. Şirkete gelen genç stajyere kayıtsız kalamayınca olanlar oluyor. Bir kadının kaleminden çıkan, bir kadın hikayesi bu. Dolayısıyla kadınların hayatlarında eksik olan yere bakması normal. Filmin sorduğu soru ise şu: Hayattaki konforun, ailen, mutlu yuvan sana yeter mi? Bu hayatı, cinsel arayışların uğruna yıkar mısın? Özetle bir kadının cinsel özgürlüğünü ele alan ama sağlam temelleri olmayan, sırtını Nicole Kidman’ın cesur performansına dayayan bir film.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder