İşim gereği çeşit çeşit insanların bulunduğu masalarda oturuyorum. O masalarda bazen basın mensupları oluyor, bazen oyuncular, bazen iş adamları/iş kadınları, bazen esnaf, bazen de işletmeciler… Kim olursa olsun, bu masalarda tek ortak konu var: Yüksek kiralar! Gelir grubu önemli değil, istisnasız herkesin başı ev sahibiyle dertte. Daha önceki akşam çok kalabalık bir davetteki, 10-15 kişilik masada herkes ‘nereye taşınacağız’ diye birbirine soruyordu. İçlerinden biri ciddi ciddi dedi ki, “Araştırdım ben, Kırklareli’de 2+1 çok güzel evler var, fiyatları da uygun. Madem evden çalışıyoruz, gidebilirim.” Yol 2.5 saatmiş, ‘olabilir’ diye hesaplar yapıyor, biz de gülüyoruz. Güleriz ağlanacak halimize resmen!
Diğeri diyor ki, “Biz ev sahibiyle mahkemeliğiz ama bu arada hayatımı zorlaştırmak için her türlü eziyeti yapıyor. Huzurum kalmadı apartmanda...” Diğer arkadaşım Etiler’de lüks bir sitede oturuyor... 30 bin TL kira ödüyorlar, ev sahibi ise 90 bin TL istiyor. Bu arada ev sahibinin sitede 30’a yakın dairesi var, bunu da itinayla belirtmiş olayım. İşte bizimkiler de ‘oha’ diyerek, hukuki yollara başvurmuştu. Masada müjdeyi verdi; bilirkişi raporu “Kira 25 bin TL olmalı” demiş fakat kız sevinemiyor bile. “10 senemiz doldu, gelecek sene tahliye edebilir bizi” diyor. Benimki ayrı gerginlik...
Daha 5 senemi doldurmadığım ve yasal sınır olan yüzde 25 artışı yaptığım halde, daha fazlasını talep ediyor ev sahibi. Çünkü evlerin fiyatı çok artmış! Gerekçesi bu. Tamam da benim suçum ne? “Yoksa evi satacağım” diye tehdit ediyor. Artık kuzenine mi satar, yeğenine mi satar beni çıkarmak için, mahkemelik mi oluruz, mahkeme ne kadar sürer bilemeyiz ama günün sonunda insanda huzur kalmıyor. Haksız kazanç, utanmazlık, vicdansızlık almış başını gidiyor. Kimsenin geliri kira artış oranları kadar artmazken kiraların bu kadar artması hiçbir yetkiliyi enterese etmiyor üstelik. Yahu dev bir sorun bu; bir partiye tek başına seçim kazandırabilecek ya da kaybettirecek kadar önemli ama kimse görmüyor!
Daha yeni aklına geldi Kılıçdaroğlu’nun; ‘yabancıya ev satışını yasaklayacaklarını’ söyledi. Kendisine ‘günaydın’ diyorum! Gerçek bir muhalefet tek başına bu sorunu gündemde tutarak bile ortalığı sallayabilirdi ama tek ses bu! Kim yapacaksa yapsın, bu işi çözsün ve herkesin oyunu alsın diyorum başka bir şey de demiyorum. Çünkü artık yetti.
Ahbap’tan yardım istiyorlar
Bu arada Haluk Levent de dün Twitter’da yazdı… Şu sıralar en çok kira artış oranı anlaşmazlığı üzerine yardım isteniyormuş Ahbap Derneği’nden. “Biz bir şey yapamıyoruz çünkü bu hukuki bir konu” demiş. Ne desin adam, hangi kiracı ile ev sahibi kavgasına koşsun ki? İnsanlar resmen üniversite çağlarına ya da çalışmaya ilk başladıkları yıllara dönmeyi düşünüyor bu arada; “Evi birileriyle paylaşayım” hesabı yapıyor.
Kirayı, aidatı ödemenin başka yolu yok çünkü. Kriz büyük. Önceki akşam bu da konuşuldu masada; ‘ev arkadaşı bulmalı’ diyen, ‘yok, bu saatten sonra başkasıyla yapamam ben’ diyen, ‘düzenim bozulursa katil olurum’ diyen diyene. Kolay mı onca yıldan sonra? Gerçekten yazık. ‘İnsanları bu hallere sokanlar beter olsun’ diye beddua edesim var.
Çünkü kiracıların suçu değil bu. Gelirimize göre ev bulmuşuz oturuyoruz, gayet düzenli kiramızı ödüyoruz, yasal artış neyse kabul ediyoruz ama ev sahibi diyor ki hayır 5 katı olacak! Bu insanlık mı şimdi? Bu hak mı? Ve buna kimsenin dur dememesi çok acayip değil mi?
En çok konuşulan 5 konu
Peki, ev kiraları ve ev sahibiyle tartışma dışında neler konuşuluyor bu sosyalleşilen masalarda? Hiç şaşmayan ‘Top 5’ mevzu şöyle:
1- GRİP MUHABBETİ… ‘Boğaz ağrısı, baş ağrısı, öksürük bir türlü geçmiyor’ sohbetleri. Herkes hasta. Hele de Çin’in seyahat yasağını kaldırması herkesi panikletmiş durumda. Yine de maske takan, mesafeli duran yok, o da ayrı mevzu.
2- EYT MUHABBETİ... Neredeyse herkes emekli olunca, “Artık Datça’ya, Marmaris’e yerleşiriz” şeklinde geyikler yapılıyor bolca. Hatta Teoman’ın emekli rock’çıya dönüşmesi üzerine bilimum espriler patlatılıyor. Açıkladı malum, onu da vurmuş EYT!
3- ‘KAR YOK’ MUHABBETİ… ‘Ocak ayının ortasına geldik, hala kar yok, hava bahar gibi’ yakınmaları gırla. Dağlarda kayak bile sekteye uğradı malum, kar hiç bu kadar beklenmemişti galiba!
4- ‘KISMETSE OLUR’ MUHABBETİ… Bir saniye dahi izlemeye tahammül edemediğim program herkesin dilinde! Karakterlere hayret ediliyor, onlarla dalga geçiliyor, ‘bunlar nasıl insanlar’ diye şaşırılıyor ama deli gibi izleniyor. Bir tür delirme hali olabilir mi?
5- PRENS HARRY MUHABBETİ… ‘Bu çocuk da ne dertliymiş meğer’ cümleleri eşliğinde yeni kitabı, ailesinin sırlarını ifşa etmesi ayıplanıyor, kınanıyor. Bu mevzu daha uzun süre masalara meze olur, benden söylemesi.
Yurtdışındaki bir kitapevinin vitrini... Prens Harry’nin ailesinin ipliğini pazara çıkardığı kitabının yanına; gazeteci Bella Mackie’nin yeni çıkan ‘Ailenizi Nasıl Öldürürsünüz?’ isimli kitabının konulması pek manidar.
Flört tedavülden kalkar bu gidişle
Ekonomi her şeyi vurmuşken flört sektörü dimdik ayakta mı kalacaktı? Elbette kalamazdı, o da bitti, bitecek gibi! Bir alışveriş sitesi, Aralık 2022’de rastgele seçtiği 27-35 yaş arasındaki bin üyesine flört ve nişanlılık dönemindeki harcamalarını sormuş. Buna göre; çiftler sinema, tiyatro ya da başka bir etkinliğe katılmak, beraber yemek yemek için ayda ortalama 10 kez buluşuyor. Bunun aylık maliyeti de 4 bin lirayı aşıyormuş. Sonuç? Bir süre önce sosyal medyada ‘Sevgililik kaldırıldı mı ya?’ diye soran genç, cevabını almış oldu.
Hoş, o soru duygusallığın bitmesi sebepliydi ama işte, ekonomik sebepler de bu işi resmen baltalıyor. Düşünün sinema bileti olmuş 80-100 TL civarında. İki kişi gidip birer kahve alsan, kucağına mısır koysan, ikinciyi yaparken düşünürsün. Flört bu, arada yemeğe çıkacaksın elbette. İyi de, istediğin yerde yemek yemek hiç de öyle kolay değil. Dün akşamki masada, konulardan biri de buydu işte.
McDonalds menü fiyatı bile 130 TL olmuş. Alman usülü ödemeyi her kadın kabul etmiyor zaten. Hediyeleşmeyi, tatili falan saymaya gerek bile yok. Değil 4 bin TL, kredi çeksen de başedemezsin. Özetle, moral bozmuş gibi olmayayım ama flört falan tedavülden kalkar bu gidişle. Aşkından ölsen yapacağın bir şey yok.