Geçen gün kuafördeyim.. Fönümü çekecek kişi yana yakıla birini arıyor fön makinesini tutsun diye ama yok kimse! “Ne oldu elemanlara?” dedim, “Kimse çalışmak istemiyor” dedi. “Niye?” dedim, “Kolay iş istiyorlar” dedi. “Kolay iş nedir?” dedim; “Yorulmak istemiyorlar ama meslek sahibi olacaklarını da hesaba katmıyorlar” diye dertli dertli anlattı. Başka sektörlerde de var aynı durum maalesef. Catering şirketi sahibi arkadaşım aylardır bulaşıkçı arıyor, yok!
Bir arkadaşım restoranına iyi garson arıyor, yok! Ayıptır söylemesi, aylardır evi temizleyecek bir kadın arıyorum, yok! Dünden bir gazete haberi; çocuk ve yaşlı bakımı için bakıcı aranıyor, o da yok! İşverenlerin çoğu aynı şeyi söylüyor; özellikle yeni nesil yorulmak istemiyor, çok uzun saatler çalışmak istemiyor, dahası iş falan da öğrenmek istemiyor. Tek odakları var, kolay para kazanmak!
İyi de nedir bu kolay para dedikleri? Sosyal medya üzerinden zengin olmak mı? YouTube ve TikTok üzerinden para kazanma çılgınlığı herkesin ayarlarını bozmuş durumda, orası kesin! Bir de, pandeminin hayatımıza soktuğu ‘evden çalışma’ alışkanlığı. Açın interneti bakın, ‘evden para kazanmanın yolları’ başlığı altında onlarca makale bulursunuz. Öneriler ne? Blog yazın, youTube üzerinden para kazanın, e-kitap yazın, podcast yapın vs..
Yeteneği olanlar zaten yapıyor ve güzel paralar kazanıyor, tamam. Kimsenin hevesini kırmak istemem ama herkes aynı işi yapacak ve başaracak diye bir şey yok. Meslek sahibi olmanın kıymetinden niye kimse bahsetmiyor? İyi bir tesisatçının, iyi bir elektrikçinin servis ücretinden haberiniz var mı? Gelip ampul değiştirse, 350 TL!! İyi bir kuaförün, gerçekten iyi eğitimli bir garsonun çok iyi paralar kazandığını görmüyor musunuz? İşini iyi yapan kazanıyor. Bir işte iyi olmak zaten parayı da getirecek, neden buna yatırım yapmak istemiyor kimse? Kafamda böyle deli sorular işte...
GEÇEN HAFTA OLAN BİTEN...
- Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, eğlendi! Yazarken bile tuhaf ama günlerdir Marin’in bir ev partisinde arkadaşlarıyla eğlenirken çekilen görüntüleri eleştiriliyor. Eğlenmenin bu kadar sapkın bir şey gibi gösterilmesi ne yazık. Oysa, dans eden, eğlenen ve hayatla barışık bir siyasetçi herkese iyi gelebilir sanki...
- Bunalıma giren buzağıyı gezdirdi! Sivas’ta yaşayan Aydın Koçyiğit, bunalıma giren buzağısını arabaya bindirip tur attırdı, soranlara da şöyle dedi: “Stresini attı ama morali hala bozuk. İdare edecek artık.” Üstelik nasıl ciddi bu açıklamayı yaparken... Sen ne iyi, ne tatlı adamsın ya!
- Melek Mosso, Times Meydanı’ndaydı... Spotify’ın müzik sektöründeki kadın eşitliğini güçlendirmek için hayata geçirdiği ‘Equal’ projesi kapsamında Times Meydanı’ndaki dev ekranda kadın şarkıcılar gösteriliyor. Mosso da ‘Bu İş Bitmiş’ şarkısıyla listeye girdi ve o ekrana çıktı. “Kimsenin nasıl giyinmeniz, nasıl davranmanız ve nasıl konuşmanız gerektiğini söylemesine ihtiyacınız yok kızlar; kendi kanatlarınız var, uçun” dediği için Isparta’daki konseri iptal edilmişti Mosso’nun. İşte insan bu yüzden seviniyor engellenen kadınların gökdelenlerin tepesine çıkmasına...
Bu da Aamir Khan’ın koşusu
Dijital platformların sinema salonlarını öldürmesine üzülen biriyim, bunu da sık sık yazıyorum. Ama işte, salonlar o kadar boş ki. Film yok! Her şey dijital platformlar için. Neyse ki sinemaya gönül vermiş isimler, sinema salonlarında olmayı tercih ediyorlar. Daniel Craig ‘James Bond’un, Tom Cruise ‘Top Gun’ın önce sinemada gösterimini isteyenlerden mesela. Bizde de ‘Bergen’ filmi aynı yolu izledi.
Geçen gün de Bollywood yıldızı Aamir Khan’ın yeni filmi vardı salonlarda, görünce koştum sinemaya. Severim kendisini çünkü hikayeleri güçlüdür. ‘Laal Singh Chaddha’ isimli film (evet adı zor), Hindistan’da geçen bir ‘Forrest Gump’ hikayesi aslında. Başrolünde Tom Hanks’in oynadığı ‘Forrest Gump’; zeka seviyesi 75 olan bir adamın, bu yüzden devlet okullarına girmekte zorlanmasını ama akla mantığa uymayan başarılara imza atmasını anlatan kült bir filmdir, bilen bilir. Khan’ın başrolünde oynadığı filmde de; kavrama yeteneği zayıf Laal’in başardıkları anlatılıyor.
Hindistan’ın tarihi, ülkedeki siyasal gelgitler de hikayeye fon oluşturuyor tabii. Laal de günün birinde durmaksızın koşmaya başlıyor. Aşkı için koşup arınıyor, kendini arıyor, sabrediyor derken ufak bir azizlik mertebesi de yükleniyor sırtına. İnsana iyi gelen bir film ama çok uzun. Aamir Khan rolün altından başarıyla kalkmış, şu sıcak günlerde soğuk bir salonda keyfine varın derim.
KAHVESEVERLER BU ZİRVEDE
Sudan sonra en çok tüketilen içecek nedir desem? Evet bildiniz, kahve! Kahve dünyada, ticaret hacmi olarak petrolden sonraki ikinci ürün. Her anımıza eşlik ettiği de bir gerçek. O zaman kahveye dair her şeyi bilmeye ne dersiniz? Kahve Dergisi ve kahve-pazari.com sitesi, 10-11 Eylül tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde bir ‘Kahve Zirvesi’ düzenliyor.
İki günlük bu etkinlikte, sektörün önde gelen isimleri buluşacak; 12 farklı panel ve 60 konuşmacı kahveye dair güncel bilgileri ve stratejileri paylaşacak. Workshop’lar, testler, tadımlar, kahveye dair her türlü bilgi iki gün boyunca kahveseverlerle olacak. Bilginiz olsun, şimdiden yerinizi ayırtın.
Bu nasıl kahve sunumu?!
Kahve demişken… Bir kahvesever için, anlam yüklediği kahvesinin sunumu da önemli elbette. Özellikle Türk kahvesinin ritüelleri... Birine Türk kahvesi sunuyorsanız, yanında mutlaka su da olmalı, yensin ya da yenmesin, tabağın yanına minik bir lokum ya da çikolata koyulmalı, kahve köpüklü ve mutlaka sıcak ikram edilmeli. Bunları bilmeyen yoktur, en basit mahalle kahvesinde bile buna dikkat edilir ancak geçen gün gittiğim Six Senses Kocataş Mansions isimli otelde bunların hiçbirinden eser yoktu!
Sarıyer’de şahane bir yalıdan bahsediyorum. Restorasyonu, otantik havasıyla turistlerin uğrak yeri. Ve fakat bu kadar kötü mü işletilir!! Geçenlerde uğradık, kahve içelim dedik. İki köpüksüz Türk kahvesi konuldu önümüze, yanında su bile yoktu. Suyu ayrıca istedik, ‘küçük su kalmadı’ deyip büyük şişe açtılar, onu da hesaba eklediler.
Koyu fincanda kahve içmekten nefret ederim, neyse ama bir de soğuktu. Birer yudum içip hesabı istedik ve kalktık. Bu kadar iddialı bir otelde bile doğru dürüst kahve içemeyeceksek, gidip Starbucks’ta espresso içelim bari! ÊÊ Bu ‘şahane’ kahvenin fiyatının 40 TL’den fazla olduğunu da ekleyeyim.