‘Fi’, ‘Çi’, ‘Pi’ kitaplarının yazarı Azra Kohen… ‘Bağlanma Korkusu’, ‘Sen Değişirsen Her Şey Değişir’, ‘Nigahdar’ kitaplarının yazarı, oyuncu Başak Sayan… Bu ikili bir süredir mahkemelik. Bilen biliyor ama ufak özet geçeyim bilmeyenlere.. Başak Sayan, 2011’de yazdı ‘Bağlanma Korkusu’nu. Azra Kohen ise 2013’te ‘Fi’yi çıkardı piyasaya.
Kohen’in kitabı aynı isimle diziye uyarlandıktan sonra; Sayan kitabın kendi eserinden çalıntı olduğunu iddia ederek tazminat davası açtı. Mahkeme, en sonunda Başak Sayan’a ait eserde intihal olmadığına karar verdi ancak itirazlar vs nedeniyle davalar sürüyor. Niye şimdi yazıyorum bunları peki? İki yazar, sosyal medya üzerinden atışmaya devam ediyor çünkü! Ve, şunu söylemeliyim, şık durmuyor birbirlerine yaptıkları ve söyledikleri.
Hele Azra Kohen’in, Sayan’ın yıllar öncesine ait eski fotoğraflarını kullanıp belaltı vurmaya çalışması hiç yakışık almıyor. İki kitabı da okumuş biri olarak sadede geliyorum… ‘Fi’yi bayılarak, altını çize çize, çokça düşünerek okumuştum. Sonra çıkan devam kitapları ‘Çi’ ve ‘Pi’yi de öyle. Sonra Başak Sayan’la tanıştım. Yeni kitabı ‘Nigahdar’ı anlatmak için TV programıma konuk olmuştu. Sonra diğer kitaplarını, hatta ilk kitabı ‘Bağlanma Korkusu’nu da alıp okudum.
Çapkın bir reklamcı ile balerinin aşkı dışında benzer bir nokta bence yok kitaplarda. Hatta ‘Fi’deki reklamcı Cem, aşık olduğu kadına sapkın derecede tutkun, gözü ondan başka şey görmüyor. Diğerinde ise bağlanmaktan korktuğu için sürekli aldatan, kadını kendinden uzaklaştıran bir reklamcı Cem var. İki kitaptaki olay örgüleri de bambaşka zaten.
İki yazarı davalık hale getirecek motivasyon ne bilmiyorum ama avukatlar, mahkemeler gerekeni yaparken, keşke biraz sussalar ve akışa bıraksalar her şeyi? Maneviyata, aşka, sevmeye, ‘olma’ya dair yazarken… Belaltı girişmek, o hakaretler yazdıklarını da silip yok ediyor bence. Benim tavsiyem; ikisi de hayatı anlamaya yardımcı, çok okunası, gayet iyi psikolojik romanlar. İkisini de okuyun.
HANIMCILIK BÖYLE BİR ŞEY İŞTE!
Bakmayın siz, ‘hanımcılık kazanacak’ diye gazı verir bu toplum ama içten içe dalga geçer çok seven erkeklerle. Çünkü çok sevmek ve bunu göstermek zayıflık olarak görülür. Brooklyn Beckham’a gelen eleştirilere bakınca, bizde değil dünyanın her yerinde böyle olduğunu anladım! Efsane futbolcu David Beckham ve Victoria Beckham’ın büyük oğlu Brooklyn, mayıs ayında Nicola Anne Pelt ile evlenmiş hatta karısının soyadını almıştı hatırlarsanız. Böyle ünlü soyadına sahip olup onu ikinci sıraya atmak mı? Dünya şok oldu tabii.
Arkadaşın ‘hanımcılık aşkı’ dinmedi, bu sefer de elinin dış tarafına koca bir puntoyla ‘Married’ yani evli diye dövme yaptırmış. O soyadını aldığında, bütün dünya alem evli olduğunu idrak etmişti zaten, gerek yoktu ama aşka böyle bir şey işte. Tabii bu paylaşımların altına neler yazmadılar ki!! “Alnına yaptırsaymış”, “Müstakil tapulu mu demek istiyor”, “Bu da ne kılıbık çıktı be”, “Boşanınca yazının önüne ‘not’ ekini ekler, sildirmesine gerek kalmaz” gibi onlarca paylaşım. İnsanların sevdiğini haykıran birine kustuğu öfke akıl alır gibi değil o ayrı ama ben kadınların evlilik meraklısı olduğunu sanırdım ama meğer böyle erkekler de varmış, yaşıyormuş. Vay be!
Geçen hafta olan biten…
- Geçen hafta Afyon’a gittim… POSTA ekibiyle Afyon’u tanımak ve tanıtmak için yollardaydık. Keşiflerimizi çok yakında sizlerle paylaşacağız ama ben ilk kez gittiğim Afyon’da yediğim kaymağın ve manda sütünün etkisinden çıkamadığımı hemen itiraf etmek istedim!! O nasıl bir lezzetti öyle? Yaşanır anlatılmaz diyorum, ‘bu lezzeti dünyaya duyurmamak çok yazık’ diye ekliyorum.
- Serotonin eksikliğinin depresyon ile alakası olmadığı açıklandı… Buyrun burdan yakın! Yıllardır mutluluk hormonu diye bilip, eksikliğinde antidepresan alıp hayata devam etmeye çalıştık. Koca bir dünya halkı olarak ne yaşadık biz şimdi?
- Bir adam çekiçle Eyüp Sultan türbesinin çinilerini kırdı… Herkesin içinde, güpegündüz hem de. Bir insanın çinilere nasıl bir düşmanlığı olabilir insan merak ediyor, sonra da ‘çinileri yemedi en azından’ diye bi’ hafifliyor. Çünkü neden yapmasın, var ondan diyorum!
- Mustafa Sandal ve Melis Sütşurup şahane bir yardım yaptı... Çift, haziran ayında evlenirken, konuklarından hediye almak yerine Engelsiz Yaşam Vakfı’na bağış yapmalarını istemişti. Düğünde elde edilen bağışlarla alınan tekerlekli sandalyeleri ve sahiplerinin paylaşımlarını görünce çok hoşuma gitti. Ne güzel bir şeye aracılık etmişler, çok mutlu ve herkese örnek olsunlar inşallah.
İSTANBUL’UN EN YENİ BALIKÇISI
‘Olay balıkçıda patlar’ diye bir laf vardır… Balıkçı masalarında uzun uzun oturulur, sohbet sohbeti açar, olay neyse orada halledilir öyle kalkılır çünkü. Uzun uzun oturmak için de iyi mekan gerekir. İyi meze, iyi yemek, iyi servis, iyi manzara şarttır sohbetin hakkını vermek için, biri eksik olursa sıkılır kalkarsın. Boğaz’ın en güzel noktası Rumelihisarı’nda böyle bir balıkçı var artık; Arşipel Balıkçısı. Jupiter Group çatısı altında başarılı mekanlara imza atan Tayfun Topal’ın daha önce Cihangir terasında açtığı balıkçı, artık yeni adresinde.
Arkasını Hisar’ın surlarına ve yeşile dayamış, ön tarafında şahane bir mavilik. Daha ne olsun? ‘Yemekler de iyi olsun’ dediğinizi duydum, tam oraya geliyorum. Şef Asım Yıldız’ın her gün taze taze yaptığı mezeler şahane. Kafa karıştırmıyor, yormuyor, soslara bulamıyor, klasik bir balıkçıda olması gerekeni en lezzetli haliyle veriyor. Dekorasyon yalın ama çok samimi, çok şık; Tayfun konsept yaratmayı zaten çok iyi biliyor. Kayalıkların altına tatlı bir oturma köşesi ve bar kondurmuş; Yunan adasında hissettiriyor. Ama dönüp Boğaz’ı izleyince olay netleşiyor; İstanbul aradığı balıkçısını bulmuş.
Bu videoları izleyin
- Twitter’de rastladım; biri Metin Şentürk şarkısı söyleyip onu taklit ediyor. Ama müthiş bir taklit. Metin Şentürk’ten daha Metin Şentürk! Hatta Metin Şentürk de izlemiş, “Seni ben sandım” demiş. Saygısızlık yapmadan taklit ekmek ve bunu olgunlukla karşılamak ne güzel. Bulun, izleyin o videoyu mutlaka.
- Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Yardımcısı Erik Weststrate, Türkiye’ye veda ederken bir video çekti. Türkiye’de gezdiği yerleri gösteren bir haritanın önünde, Türkiye güzellemesi yaparak ve fonda ‘İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım’ türküsü eşliğinde. Milyor dolarlık tanıtımlar su dökemez, öyle iyi bir Türkiye tanıtımı.