Geçenlerde bir tanıdığımla karşılaştım. “Yüksek lisans yapacağım, sence bu üniversite nasıl?” diye sordu. “Güzel ama neden yüksek lisans yapmak istiyorsun?” dedim. “Boş zamanım var, değerlendireyim diyorum” dedi.
Bu soru da işte o zaman aklıma geldi. Eğitim boş zaman işi midir? Hadi soru size de gelsin. Siz de boş zamanınızı değerlendirmek için üniversite okuyayım, master yapayım, doktora da olur diyor musunuz? ‘Boş zamanlarımda kitap okurum’dan hallice olsa da böyle yüksek çıta hobiler ediniyor musunuz?
Yüksek lisans kişinin bir alanda bilgisini, uzmanlığını arttırmak iken, eğitim bir merak ve öğrenme iştahı ister iken, ne ara boş zaman uğraşına döndü bilmiyorum. Ama çoğu alandaki kafa karışıklığımız belli ki bu alanda da var.
Dolce far Niente, hiçbir şey yapmamanın güzelliği
Bu arada boş zaman demişken, neden boş zamanı illa dolduralım diye uğraşıyoruz? Boş zaman işte ne güzel. Bana verseler nasıl keyfini çıkartırım. İtalyanların dediği gibi. ‘Dolce far Niente.’ Hiçbir şey yapmamanın güzelliği. Yaşamı doldurmadan boşlukların tadına varabilmek, hiçbir şey yapmadan akışın keyfini sürebilmek. Bildiğin felsefe saklı kısacık cümlede. ‘Dolce Far Niente’ Bu İtalyanları gerçekten seviyorum.
Survivor şampiyonu
Survivor izlemiyorum ama denk geldiğimde bakıyorum kim finale kalmış. “Ne? Yine Adem mi? Niye ki? Adam zaten geçen senenin şampiyonu değil mi? Bu defa da başkası kalsın finale, başkası şampiyon olsun.” Bunları söylerken lacivert tayyörlü, adil, ilkeli ilkokul öğretmenim geliyor aklıma. “Kızım sen zaten sunucusun, bir de müsamerede şarkı söyleme, üstüne dans gösterisinde olmak istiyorsun.” Herkese eşit rol, eşit sahne. O gün bugündür habire aynı kişiler sahneye çıkınca bir dakika diyorum, bir dakika, bir defa da sen olma sahnede, başkaları da sahne alsın, başkaları da şampiyon olsun. Neyse ki bu defa Nisa şampiyon olmuş, adalet duygum denklendi.