Havayı güzel bulunca sabahın köründe atıyorum kendimi sokaklara. Deniz, güneş ve bir de martılar olunca değmeyin keyfime. Genelde yürüyüş rotam Sarıyer-Kireçburnu arası. Yol boyunca her ne kadar çöp toplaya toplaya, söylene söylene gitsem de her sabah denize ve ormana yakın yaşadığım için şükrediyorum.
Ama maalesef bir süredir kıyı şeridi pislik içinde. Hele denizin halini görseniz, oturur ağlarsınız. O güzelim denizde balıkların ve martıların dışında neler yok ki. Kola şişelerinden tutun da prezervatiften kadın pedine kadar ne ararsanız var. Asıl acısı onca çöpün arasında denizin üzerinde yüzen o güzelim martılar. Çıldırmamak elde değil. Kıyı temizliği başlamış.
Ama bu bile fayda etmiyor maalesef. İnsan denen canlı yaşadığı eve özen gösterirken, başka canlıların evleri olan denizleri, ormanları şuursuzca utanmadan çöplüğe çevirebiliyor. Madem atanların zekası bunun doğru bir şey olmadığını anlamaya yetmiyor o zaman neden caydırıcı cezalar verilmiyor, varsa da bu neden uygulanmıyor? Bu kadar güzel bir gökyüzünün, bu kadar şahane bir doğanın içinde insanoğlu pandemiden, doğal afetlerden bile hala bir ders çıkaramıyorsa ne desek boş. Umarım bir an önce caydırıcı cezalar uygulanır.
ÇOK YAŞA UĞUR
Geçtiğimiz hafta birer gün arayla hep dışardaydım. Önce şu sıralar kapalı gişe oynayan, BKM’nin yapımcılığını üstlendiği, Uğur Yücel’in tek kişilik oyunu ‘Neyzen’e gittim. Keşke böyle büyük ustalar hep sahnede olsa ve izlesek.
Uğur Yücel oynamıyor adeta rolü yaşıyor ve izleyene de yaşatıyor. Hele Atatürk ile Neyzen Tevfik arasında geçen anıyı anlattığında salon alkıştan inliyor. 2 saat ara vermeden döktürüyor büyük usta. Ve finalde Neyzen Tevfik’in ruhuna fondip yapıyor rakısını. Böyle ustaları tiyatro sahnesinde izlemek büyük ayrıcalık. Çok yaşa büyük usta.
İLAÇ GİBİ FİLM
İkinci adresim ise yakın arkadaşım Polat Yağcı’nın yapımcılığını üstlendiği başrolünü Şafak Sezer’in oynadığı ‘Kutsal Damacana 4’ filmi oldu. Müzik camiasında yaptığı konserler ve çıkardığı albümlerle büyük beğeni toplayan Polat, şimdi de film ve dizi yapımcılığına soyundu. Konuşma arasında “Artık film yapmak istiyorum. Yavaş yavaş müzik camiasını bırakacağım” dedi.
Eminim bu işte de çok başarılı olacaktır. Gelelim ‘Kutsal Damacana’ filmine. Çok keyifli bir iş olmuş. Polat’a bir gişe tahmini yaptım. İddiaya bile girdik. Şu kasvetli günlerde gülmek için ilaç gibi bir film olmuş.
KAFA’DAN KOPARDILAR!
Üçüncü ve son rotam ilk sayılarında benim de röportaj yaptığım ‘Kafa’ dergisinin Kuruçeşme Divan’da gerçekleşen galasıydı. Sanat camiasından kimi ararsanız oradaydı. Şahane bir kalabalık vardı.
Geceye bana göre Kenan Doğulu ve Teoman’ın düeti damgasını vurdu. Popun ve Rock müziğin iki dev isminin birlikte söyledikleri ‘Paramparça’ şarkısıyla tüm salon kendinden geçti. Uzun zamandır gözümü alamadan izlediğim en güzel buluşma ve düetti desem yalan olmaz. Gecede emeği olan herkesi kutlamak gerekiyor. Çünkü artık böyle güzel organizasyonlar maalesef olmuyor.