Serdar Ortaç’ın her açıklaması, her yaptığı olay olmaya başladı. Kendini dibe çekmek için elinden geleni yapıyor. Yıllardır içinden bir türlü çıkamadığı kumar yüzünden neredeyse servet kaybetti. Yine de bana mısın demiyor. Önceki gün sahne aldığı mekan çıkışında görüntülendi. Koluna girdiği yardımcısıyla yürümekte bile zorlanıyordu. Altına kaçırmış, fakat bunun bile farkında değildi. Acaba hastalık yüzünden mi dedim meğer fazla alkoldenmiş.
Bir insan kendine daha ne kadar kötülük yapar, bunu Serdar’ı izledikçe görüyoruz. Hadi alkol şişede durduğu gibi durmuyor onu anladım ama Serdar o haldeyken yanındakiler niye bu duruma müdahale etmedi işte ona takıldım. Bir araştırma yaptım meğer yanındakiler Serdar’ın o vaziyette çıkmaması için baya bir dil dökmüş. Serdar tüm bu ısrarlara rağmen kimseyi dinlememiş. Uyaranlara da sinirlenmiş. Durumunu sormak için Serdar’a mesaj attım “İçkiden, ne yazarlarsa yazsınlar umurumda değil” dedi.
Yaptığı onca saçma sapan açıklamalara kızsam da yaşadığı yalnızlığa üzülmedim dersem yalan olur. Sadece ben mi ?Konuştuğum herkes. Keşke bizim Serdar’a üzüldüğümüz kadar, o da kendine biraz üzülüp toparlansa. Ama bunun da mümkünü maalesef yok gibi. Çünkü kimseyi dinlemiyor, uyarıları ciddiye almıyor, yardım etmek isteyenlere hakaretler yağdırıyor. Bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Bunları da bana anlatan Serdar’ın en yakınındaki insanlar. Ne desek boş, kendi de söylemiş zaten “Kafayı yormam, sonuna bakmam, ben adam olmam” diye. Ama böyle devam ederse kariyerini de kendi elleriyle yok edecek.
DÜNYA STARLIĞINA ADIM ADIM
Aleyna Tilki geçenlerde Jared Leto’nun başrolünde yer aldığı Morbius’un Londra’daki galasına katıldı. Oscarlı oyuncu ile kırmızı halıda birlikte poz verdi. Videoyu defalarca izledim. Jared Leto yanından ayrıldığında Aleyna kırmızı halıda biraz daha kalıyor ve karşısındaki basın mensuplarına poz vermeye devam ediyor. İşin ilginç yanı o sırada tüm kamera ve fotoğraf makineleri aşağıya inmiş durumda. Nerede o Türkiye’deki ilgi alaka.
Ama olsun yine de hoşuma gitmedi dersem yalan olur. Dünya starlığına ön hazırlık yapmak istesen ancak bu kadar olur. Benim Aleyna’ya inancım tam. Hedefine kilitlenmiş, emin ve sağlam adımlarla ilerliyor. Bence yurtdışında daha çok bu tarz davet ve galalarda boy göstermeli. Bu arada herkes kıyafetini eleştirmiş. Galaya jean ile gelinir mi diye. Kesinlikle doğru bir seçim yapmış abartısız, sade ve şık. Çok beğendim. Aynen devam böyle.
MUTLU HİKAYE YOK MU?
Geçtiğimiz hafta Selçuk Ural, ilginç bir açıklama yaptı. Ural “Acıları seviyoruz. Bergen’in, Müslüm Gürses’in filmi yapıldı. Niye Barış Manço’nun, Tanju Okan’ın, Cem Karaca’nın daha nicelerinin filmi yapılmadı? Bunlar filozof insanlardı” dedi. Buraya kadar haklıydı. Fakat “Külotla bir gün koşarsam ertesi gün gündem değişir benim de filmimi yaparlar” dediği yerde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Umarım bunda ciddi değildir.
Çünkü henüz Türkiye buna hazır değil. Söylediklerinde katıldığım tek nokta dramın dozunun artması ve acıları sevmeye başlamamız oldu. Ekranlarda bile acı, ihanet, gözyaşı reyting yapıyor. Peki ya tam tersi olsa? Başarı, mutluluk, dostluğun anlatıldığı filmler ve diziler yapılsa. Kimse iş yapmaz demesin. Ne verilirse onun alındığını herkes biliyor. Keşke bu kadar dramın yanında, biraz mutluluk ve başarı hikayeleri de yerini alsa.
YA 90’LAR OLMASAYDI?
Birçok sanatçı hala 90’ların ekmeğini yiyor. Yeni şarkılar sabun köpüğü gibi. Çoğu tek şarkıyla 2 yıl idare ediyor. Nerede o 10-12 şarkılık albümler. Üretim durdu, hit şarkının çıkması ise neredeyse mucize. 90’lı yıllarda çıkan albümlerin neredeyse tamamı hit şarkılardan oluşuyordu. Şimdilerde ise önümüze konan tek şarkıyla geçiştirilme dönemi. Bunları sorgulamak yerine sahne kıyafetlerine takılmış gidiyoruz.
Geçenlerde Hande Yener’i Nişantaşı’nda gören muhabirler yine sahne kıyafetlerini sormuşlar. Hande de haliyle “Sıkıldım artık sormayın” diye isyan etmiş. Haklı. Son 3 aydır neredeyse sahne kıyafetleriyle yatıp kalkar olduk. Üzerine vazife olmayan kim varsa gündeme gelmek için yorum yapıyor. Biraz kıyafeti bir kenara bırakıp artık müzik mi konuşsak?