‘Seksenler’ dizisini başladığı günden beri severek izlerim. Beni çocukluğumun geçtiği o ara sokaklara, sobalı evlere götürür. Bizim mahallenin de delisi, bilgesi, akıl hocası birçok teyzesi vardı. İnsanlar din, dil, ırklarına göre ayrılmazdı. Sadece lakapları vardı. Şimdi o tek katlı bahçeli evlerin yerini apartmanlar ve rezidanslar aldı. Çocukluğumuzdan bize sadece Birol Güven’in kaleme aldığı, anılarımızı yad ettiğimiz ‘Seksenler’ dizisi kaldı.
Mahalleden ilk 7 ay önce Rasim Öztekin ayrıldı, şimdi ise 59 yaşındaki oyuncu Kemal Kuruçay. Biri dizinin ‘Fehmi Baba’sı, diğeri ise yüzümüzü güldüren ‘Basri’siydi. Sokakta birçok kişiye belki Kemal Kuruçay diye sorsanız tanımaz. Ama ‘Seksenler’ dizisindeki ‘Basri’, ‘Zengin Kız Fakir Oğlan’daki ‘Şükrü’ desek, eminim seveni çok çıkar. Oynadığı rollere hayat veren çok değerli bir oyuncuydu Kemal Kuruçay.
Öyle insanlar göçüp gitmeye başladı ki ömrümüzden, gün geçtikçe yalnızlaştığımızı hissetmeye başladım. Aklıma Ferhan Şensoy’un Rasim Öztekin’in ardından kaleme aldığı “Bir gün ben de uçup geleceğim gökyüzüne, buluşuruz gökyüzünde, neşeli bir meyhanede” sözleri geldi. Umarım öyle neşeli bir yer vardır da hepsi bir aradadır.
AÇIKHAVA’NIN YILDIZLARI
Bu yaz Kuruçeşme Arena gözde konser mekanlarından biriydi. Yaklaşık 69 şarkıcı sahne aldı. Yapımcı Polat Yağcı şahane bir işe imza attı. Umarım önümüzdeki yıl da devam eder. Yaz başından beri Türkiye’nin birçok şehrinde açık hava konserlerinin 2 yıldızı vardı. Biri Yıldız Tilbe, diğeri ise Tan. Yıldız Tilbe bu ayın 25 ve 30’unda vereceği konserler ile Harbiye’de 14’üncü kez sevenleri ile buluşmuş olacak.
Türkiye genelinde açık havada 32. Tan da sadece Harbiye’de şu ana kadar 8 konser verdi, Kasım’ın 3-5-6-7’sinde vereceği konserlerle bu sayıyı 12’ye çıkartacak. Türkiye genelindeki açık hava konser toplamı 40 olacak. Bu arada kulağıma gelenlere göre Yıldız Tilbe, 30 Ekim’de Harbiye’de vereceği konserinde sağlıkçıları unutmamış. Birçok çalışanı davet etmiş. Harika bir iş yapmış.
GEZDİM, GÖRDÜM...
Geçenlerde kısa bir tatil yaptım. Soluğu Urfa ve Mardin’de aldım. Uzun uzun yazmaya kalksam sayfaya sığmaz. O yüzden bir özet geçeyim... Urfa’ya özellikle gitme nedenim Göbeklitepe’yi gezmek ve son olarak bulunan Karahantepe’yi görmekti. Karahantepe’de hâlâ çalışmalar devam ettiği için turizme açılmamış.
Ama Göbeklitepe beni büyüledi. Sadece hakkında çıkan haberleri okumak yetmiyor mutlaka gidip görmek, o havayı solumak gerek. Giriş 65 TL. Giriş ücreti tamam ama bir bardak limonatanın 28 TL olması bence pahalı. Neye ve kime göre bu rakamlar anlamak mümkün değil. Oradan kiraladığım arabayla 2 saatte Mardin’e geçtim. Mardin’i çok severim. Her yeri buram buram tarih kokar.
Ve en sevdiğim mutfaktır Mardin mutfağı. İnternette en iyi restoranları aradığınızda ilk 3’te Ebru Baybara Demir’in sahibi olduğu ve mutfağı tanıtmak için büyük emek verdiği Cercis Murat Konağı, ikincisi Bağdadi, üçüncüsü ise Leyli Restoran çıkar.
Cercis artık fiks menüye geçmiş 250 TL. Fiks menü dışında yiyecek bir şey yok. Benim gibi fiks menüyü duyan birçok kişi kapıdan dönüyor. Bağdadi hem fiks hem alakart yaparak isteyenlere iki seçenek sunuyor ve bence atmosferi, menüsüyle seçeneği daha fazla. Leyli’ye gelince yemekler lezzetli ama servis çok ağırdı.